Güneş ne zaman kızıla dönse hava bozar buralarda; önce bulutla çöker şehrin üstüne, sonra şimşekler parıldamaya başlar usul usul… Kül rengi bulutlar daha bir karartır insanın içini, yalnızlık dayanılmaz olur. İpek bir yorgan gibi sarar toprağı düşen yağmur damlaları, içinden bir şeyler akar ılık…
Hüzün tecellisi bir çift damla düşer gözlerinden, anılar hayalinde canlanır. Kuru yapraklardan duyulur sonbaharın sesi, hiç alışamadığın yalnızlık bir dev gibi beliriverir birden gözlerinin önünde; işte, o an acır insan kendine.
Sen gideli yıl geçti ömrümden, alışamadım hâlâ yokluğuna. Düşünsem seni, ne zaman adını ansam burkulur yüreğim; kocaman bir boşluk beliriverir içimde. Patlamaya hazır volkan gibi depreşir içimde acılar… Soyunup gittiğin günden beri beni küskünüm yollara…
Gümüştü yüzüklerin rengi; sen gideli çıkarmadım hâlâ.
'Nasibin kapanır,' diyor görenler; seninle kapandığını ah bir bilseler…
Çalmasınlar diye hayalini, anlatmıyorum seni hiç kimseye, anmıyorum bilmesinler diye adını. Seni bir benden ezberledi yalnızlığımın geceleri… Seni nasıl sevdiğimi hâlâ, nasıl unutamadığımı bir onlara sor…
Ne Sen, ne İstanbul, ne İzmir…
Geçmişten kaçtığım; kendimi, ne seni bulduğum yer bu şehir:
Eskişehir…
Kayıt Tarihi : 14.8.2006 00:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Eskişehir yazdığını görünce kendimi burada buldum ve içimden geçenleri yazmadan edemedim. Ben bu şehri seviyorum soğuğuna ve ayazına rağmen...
saygılar ve tebrikler
TÜM YORUMLAR (3)