bir zamanlar tarla kuşu sohbeti olurdu ağaçların
bir zamanların sedirleri olsaydı şimdi
bugünkü koltuklarla yarışırdı
bense bugünkü aklımı eskisiyle değişmem
ama eskinin daha bi aydınlık ruhu vardı aynalarda
daha çetin kışları vardı eski karlar nerede şimdi
eski zorlu insanlarda
hatırlıyorum annemin pazen eteğininin
yorgun hatırı ah! amansız o koca kışlarda
şimdilerde sıcacık odaların televizyona bakan süslüduvarları
ihtişamlı yaşamlarının yalnızlık kokan bardakları var
eskiden bağ bahçe yorgunluğunun yerini
şimdi kredi kartlarının limitli limitsiz ağırlığı
bitkin omuzlara kaldı
eskiden biliyorum
rüzgârlar bile çoşkulu nameli eserdi dağ bayır
şimdi bitişik binaların dar sokakların yok bahçelerin
nefesi kesik kesik balkon rüzgârları var
essin essin yine de
çok ihtiyacı var saçlarımın yüzümün
ve tek tük kalmış miadı dolmuş renkli uçurtmaların
neyse değişim şart tabi
değişimlere ayak uydurmakta
zaman uzay çağına adım atmış durumda geriye çekilemez
dünyanın tutarsız tavırları ayar çekilemeyen dengesizlikleri de
ışıklı dünyanın karanlık ağları aydınlık tarafları da var
var da var işte
sokaklarda dolaşan
canlı ruhlarla kayıp ruhların ayakları yan yana artık
kayıp ruhların durgun suları emen teknesinde tıklım tıklım ölü canlar
geçen ziyan günlerin izi kalmış mundar suratlarında
taşların sessizliği var dillerinin orta yerinde orada öylece oturup
yaşıyorum sanırlar kendilerini
sanrılar ağrılar içinde bile eğlenirler
ham bir elmanın ekşiliği yapışmış kıytırık suratlarına
ne zaman buluşsalar birbirleriyle hep aynı maskeyle dolaşır
ah! o dolapta bekleyen olgunlaşmış insan kostümcüklerini
giyerler yalancıktan
ayak parmaklarının ucu hep gölgeli hileli ayak oyunlarında
mahir oyun kurucular tekniğinde beş para etmez akıllarıyla
gerçeklere tokat atmayı severler
bazende suya sabuna dokunmaz halleriyle
olaylara tepeden bakar yükseklerden uçarlar
emekçi yorgun insanlarların çabasına bakıp içten içe gülüp
dalga geçip göbek kaşırlar
kayıp ruhların ah! bu vurdum duymaz halleri
ölü düş canavarlarını beslerken oldukça kıyak kafalarıyla
hayata çöreklenmiş dev bacaklı küçük gövdeli örümceklere benzerler hepsi
sinsi ağlarındaysa en son kendi kanlarını içerler ağlatırlar zavallı tutsak kalplerini
acımasız tavırları ve vicdansız ruhlarıyla hep boşa diklenirler dünya'ya insanlara
kıymetsiz hallerine aldırmadan
ve sırtlarına göbeklerine sığdırmaya çalıştıkları çoklu dünya mallarıyla
sidik yarışı yaparlar kimin sidiği diğerinin sidiğini yarı yolda bırakır
işte o bilinmez bir muamma
...........
05082024
04:38
Kayıt Tarihi : 6.8.2024 19:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!