Arnavut kaldırımlı bir sokağın,
zamana açılan damarından geçer,
ahşap tekerlekli arabasıyla
eskici.
“Eskiler alıyorum!”
diye yarar havayı çatallı sesi;
sanki bir çağın boğazında
takılı kalmış son nida.
Yazın tozunu,
kışın ayazını giyinir sırtına;
dolaşır eski mahalleleri,
kapı aralarında unutulmuş hayatları.
Toplar
yıpranmış giysileri,
aşınmış ayakkabıları;
bir ömrün omzundan düşmüş
sessiz tanıkları.
Her biri bir bedene değmiştir,
bir sevinci taşımış,
bir kederi saklamıştır içinde.
Eskimez aslında elbise;
zaman eskir,
insan eskir.
Arabasında
gökkuşağına benzeyen plastik kaplar;
ucuz renkler,
yeni zamanın
hafif ve geçici karşılıkları.
Aldıklarının yerine
onları verir,
hafızaya karşılık eşya,
tarihe karşılık renk.
Başında eski bir takke,
yüzünde kırış kırış
yılların mühürü vardır.
Zamana meydan okur duruşu;
çünkü o bilir:
zaman, en çok unutulanlardan korkar.
Eskici,
bir meslek değildir yalnızca;
unutulmuş hayatların muhafızı,
kırık dökük anıların emanetçisidir.
Bugün yine çıktı yola;
toplamaya değil,
kurtarmaya.
Bedeli biçilemeyen
kutsal anıları.
Kayıt Tarihi : 26.12.2025 13:42:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!