Çocukluğum…
Dudağımı çepeçevre saran masum bir gülümseyişle,
Beni çoook eskilere götüren sımsıcak yıllar..
Şimdi anılarımda kalan o tatlı hatıralar
Hızla akıp dönüverdi zaman çocukluğuma…
Bir anda buluverdim kendimi sokaklarda..
Hey gidi günler! Ne günlerdi ama!
Hava kararıncaya dek oynanan yazıklamalı saklambaçlar,
Annelerimizin “bakkaldan ekmek almaya” gönderişiyle bozulan
Köşe kapmacalar, mızaklamalı misket yuvarlamalar
Ve oğlan çocuklarıyla döndürülen topaçlar ….
Elim sende yok bende, yağ satarım-bal satarımlar…
Mızıkınca saçımızı çeken sümüklü oğlanlara
Kızların cilveyle karışlarını aça aça yaptıkları nanikler! ..
Komşu teyzelerin beline kadar camdan sarkarak,
“Hişşşt! Çocuklar, bebek uyuyor, bak gelirsem karışmam ha! ”
Hadi başka yerde oynayın, diye serzenişleri..
Sonra annelerimizin
“Babanız geldi, hadi yemeğe! ” diye oyunumuzu bozan sesleri,
İç çekişler…
Sonra ezan sesinin verdiği o huşuyla eve dönüşlerimiz..
Bakırköy’de sahil yolunda yol yoktu o zamanlar
Deniz bütün evlerin altına kadar girer,
Evlerin altında ise koca koca kayıklar o kayıklar ki,
Sabaha karşı balıkçılarla denize açılmak için ağ atmayı bekler…
Ormanlıktı Ataköy..
“Perili ev” diye ödümüz patlayarak yanından geçmeye korktuğumuz
Şimdiki “Gelik”
, yanında kayıkhane,
Ve de biraz ilerde Ataköy Plajı.. dillere destan
İstanbul’da eşi benzeri yoktu güzelliğinde..
Minik kadınları hatırlıyorum şimdi..
Plajdan çıkarlardı, ojeli tırnaklarıyla,
Ayaklarında bir karış takunyalar,
Yürürlerdi şıkırdata, takırdata..
Bellerine sararlardı yandan çarklı
Şilebezli etekler,
Üstünde mayoları,
Dudaklarında kırmızı ruj,
Gözlerinde güneş gözlükleri de son model..
Yanık tenlerini gösterircesine
Kırıta kırıta endam göstererek, göz süzerek
Kollarında hasır sepet,
Yürürlerdi Bakırköy meydanında…
Evler şimdiki gibi öyle apartman değil,
Etrafları çepe çevre koca bahçe, içinde yeşillikler
Konak gibi evlerdi yüksek tavanlı,
Penceresinde ahşap panjurları olan…
Bahçelerimiz ise görülmeye değer,
Her bahçede, güller, sümbüller,
Her sokakta akasya, orkideler
Gelirdi ağaçlardan misler, amber kokular…
Bahçelerde can erik, mürdüm, kiraz, vişne,
O güzelim koca koca şeftali, mis kokulu incir ağaçları…
Büyük bir keyifle yerdik yemişleri ağaç tepelerinde
Suları akıtarak ağzımızın iki yanından hem de..
Kulaklarımıza küpe yapardık kiraz salkımlarından
Sallardık başımızı saçları savurarak
Ruj diye vişneyle boyanırdı dudaklar,
Sonra da bir dolu zılgıt yerdik annelerimizden!
Biz mutluyduk bez bebeklerimizle oynarken bahçemizde
Ah! Ne güzel günlermiş onlar! ...
Yaşanmışlığın en güzel anısıyla,
Dert yokmuş, tasa yokmuş nerede şimdi o masum yıllar?
Kayıt Tarihi : 7.6.2008 17:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!