Bağı koptu, dede ile torunun,
Biri ondan biri bundan söz eder,
İkisinin birbiriyle zorunun,
İki ayrı yaralardan söz eder.
Neler oldu bir bilseniz bu yurda,
Düşünelim otur hele buyur da,
Bir de tutup, nesilleri ayır da,
Ayrı-gayrı olanlardan söz eder.
Biri dili, biri dini, anlatır,
Zaten malum kalmamıştır hal-hatır,
Biri terlik, biri topu fırlatır,
Hemen herkes, kavgalardan söz eder.
Geri kaldık dilden-dinden ötürü,
Frenklerden yalan-yanlış her türü,
Taklit edip, işleri yap, götürü,
Doğru sanıp yanlışlardan söz eder.
Dilimize başka diller karışmış,
“Din’i” softa; bozmak için, yarışmış,
İki nesil bunlar için dövüşmüş,
Bozmayanlar, bozanlardan, söz eder.
Millet tutar, milletlerden laf alır,
Eyer-büker dili gibi kullanır,
Edip alır, edep verir ballanır,
Tam tatlanmış, duygulardan söz eder.
Agop adlı, biri kem-küm laf bulur,
Uydurulmuş, kelam lafa laf olur,
Eskimez dil, işte böyle kaybolur,
Dede-torun, yorumlardan söz eder.
Bir de “din” var, tartışması bitmeyen,
İman’dan ve dinden hiç haz, etmeyen,
Doğrusunun tahkikine gitmeyen,
Heba olmuş, hayatlardan söz eder.
İzmit
15.12.2013
Kayıt Tarihi : 15.12.2013 19:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Türkçe, çeşitli iklimlerde, muhtelif kültürlerle yoğrulup İslâmiyetle tanıştıktan sonra benliğini, zenginliğini buldu ve Osmanlıca ile çok zengin ve kıymetli eserler ortaya kondu. 1930’lu yıllarda, Türkçe hakkında güdülen politika ise, “arı bir dil” haline getirme anlayışı idi. Mânevî değerlerimize olduğu gibi, “lisan” mirasımıza da dil, hatta el uzatılarak; “dil devrimi” adı altında, “öz Türkçe” yaftası ile tahrip edilmek istendi. Hatta bu iş o dereceye vardırıldı ki, kasapların 2.5 lira karşılığında “öz Türkçe” kelime uydurdukları kepazeliği bile yaşandı! Arapça menşeli olan “şey” kelimesini kaldırma çabaları içinde çırpınırlarken, “Şey’i kaldıracağız, ama bu ‘şey’in yerine hangi şeyi koyacağız? ” diye de garip tavırlar sergilemişlerdir. “Yabancı kelimeler dilden çıkarılacak” dendiği halde, sadece İslâm kültürünün mahsulü olan Arapça ve edebiyat dilinin getirdiği Farsça kelimeler atılmaya başlanmıştır. Sair Batı dillerinden aldığımız kelimelere hiç dokunulmamıştır. Bu da gösteriyor ki, maksat dili “yabancı kelimelerden” kurtarmak değil, İslâm kültürünün mefhumlarından temizlemektir! Halbuki bir lisan, başka dillerden ne kadar kelime alır, onu kendi morfolojik ve fonetik yapısında eritirse büyüklüğü, zenginliği ve itibarı o nisbette artar. Yeryüzünde yaşayan hiçbir büyük dil yoktur ki, başka dillerden kelime almasın. Hatta dil edebiyat otoriteleri, “kelimelerin izdivacı”ndan bahsetmişlerdir. Türkler eskiden beri, göçebe ve hareketli bir hayat yaşamış olduklarından; Türkçe’nin “fiil” ve “hareket” ifade eden kelimeleri boldur. Edebî ve ilmî kelimeler ise pek yoktur. Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonra, ilim dili olarak Arapça ve edebiyat dili olarak Farsça’dan çok kelime almışlardır. Osmanlıca, 35 harflidir ve dünyadaki bütün dillerin seslerini ifade edecek güçte bir medeniyet dilidir. Kültür emperyalistleri, bir milleti yok etmek ve hâkimiyeti altına alıp sömürmek için, evvelâ onu ayakta tutan dinine, inançlarına hücum eder. Dinin anlaşılması vasıtası da dildir. Dili yok etme ve yozlaştırma yolunu seçer. Böylece nesiller arasındaki kültür nakileleri olan kelimeleri yok ederler. Bir kelime, bir âlem demektir. Eğer kelimeler, uydurukçalarıyla değiştirilirse, hafızalarda kodlanmış olan kültür hazineleri de yok olur. Zirâ, kelimeler, uzun seneler boyunca, milletin anlayış ve kültür potasında yoğrularak bir mânâ kazanır. O kelime, seslendirildiğinde, hafızalarda yüzlerce mânâ çağrışımı meydana gelir. Bu kelimelerin yerine uydurukça kelimeler koyarsanız, hafızanıza hiçbir çağrışım yaptırmaz. Bu yeni kelimeyi öğrenene, hazmedene, onun çağrıştırdığı manaları ve mefhumları meleke haline getirene kadar da, kimbilir acaba ne kadar zaman geçecektir? Millet olarak şerefli bir ömrü; nefsimizi, neslimizi dinimizle, dinimizi dilimizle muhafaza ederek sürdürebiliriz. Osmanlıca, böyle bir kudrete haiz, tükenmez bir hazinedir.
![Bedri Tahir Adaklı](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/12/15/eski-ve-yeni-kavgasi.jpg)
Canı gönülden kutlar
Başarınızın daim olması
Dileğiyle saygılarımla
can-ı gönülden kutlarım saygı ve muhabbetle
Hâl-i pür-melalimizi pek güzel ifade buyurmuşsunuz.
Bu kendini bilmezlerin suratında şaklayan bir osmanlı şamarı gibiydi.
Hassasiyetinizden dolayı kutluyor, bereketli ilhamlar diliyorum.
100+heybem.
Selam ve muhabbetle.
Yıllları boşa tüketmemeli insan. Elde ettiklerimiz rafine edilmiş deneyimlerden,donanımlardan,kazanımlardan yana kaliteli olmalı.Şiirin başlığındaki karşıtlık kuran sözcüklerin ve temsil ettiklerinin karşılaştırmasında konuya dahil olan her olay/olgu bu şiirdeki 'o olgunluğun'izini sürerek kavranmalıdır.
Kutluyorum Efendim.
Erdemle.
TÜM YORUMLAR (21)