Evimizde eski bir radyo vardı
Kırk yıl önce babam getirmiş
Kale gibi Alman yadigârı
Radyo öylesine ağırdı ki
Kıpırdatmak mümkün değil
Öyle yattığı yerden çalardı
Kahverengiydi gövdesi
Kuş yuvası gibi ağaç kaplı
Düğmeleri gümüştendi
Kocaman camın içinde
Kırmızı bir şerit gezerdi
Camında sayılar uzardı
Sanki cetvele benzer
Radyo frekans ayarı
Merkezinde kara teker
Çevirdikçe sağa sola
Başka bir kanal çeker
UHF yazardı bandın tekinde
U’yu uzaydan sanırdım
Daha ne çocukça hayaller
Hepsi bu radyoya dair
Olur olmaz düşler kurardım
Arkada siyah sürgülü kapak
Batarya kapağıydı bu
Açılır yarım yamalak
İçerisi amma da karanlık
Öylesine gizem dolu
Bana seslenen her kim varsa
Hep o kapağın içinde olmalı
Altında dört teker olmasa da
Minare gibi uzun anteniyle
Sanki radyo canlı yayın aracı
Ne zaman Barış Manço çalsa
Arkadaşım eşeği arardım
Ya da Mazhar Fuat Özkan
Parmağımı uzatırdım içeri
Hiç değilse birini tutardım
Radyo bazen Ali Sami Yen olurdu
Ya da İnönü’de deniz tarafındaki kale
Heyecandan sanki zaman dururdu
Mikrofonda Orhan Ayhan Abimiz
Sağa sola çarpardı meşin yuvarlak
Eski radyonun içinde yaşardık biz
Kayıt Tarihi : 19.3.2015 21:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!