bir mektup göndersen de açıp okumasam
ben hangisiyim; sen demekten başka
sana ulaşamayan zarf efendilerinin,
aç beni, başka pulum yok, başka mektubum
yok, yoksul olduğum söylenecek yoksa sana
annemin bir gül olarak terkettiğinden beri
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
mektupların perileri
perilerin ormanları biriktirdiğine
yüzüklerin parmaklarda sessizce eridiğine
inanırım, eski orman tadı sinmiştir
açılmayan mektuba
gönderilse de evet inşallah tekrar mektuplu günlere döneriz...
evlilik kurumununa da ne gerek var zaten
hayat böyle güzel:))
çevir çevir oku,döndür döndür oku şiiri..
pulsuz mektuplar için yazılmış gibi...
hayret etmekten başka elden ne gelir..üç kuruşluk dünyayı hatta o üç kuruşluk dünyada zaten kendilerini yazan şairlerden başka kimsesi olmayan şiirleri paramparça etmek için pusuda bekleyen bir avuç 'güruh'u,sadece talihsizlik kelimesiyle kendime izah edebilirim...
gel şiir gel..ben seni bi öpeyim...otur,çay içelim..
Haydar Ergülen’in İdiller Gazeli adlı şiiri…
(Üzgün kediler gazeli kitabından)
gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak
sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı
gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzigar
çocukluğun tutmuş ta yine aşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a
aşk bile dolduramaz bazı aşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran
heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan
gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi, konuşkan
hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan
Haydar Ergülen
./.
kıymetli şairi en sevdiğim şiiriyle uğurluyorum..
saygıyla
Sn.Keskinkılıç,
Efendim durumunuza üzüldüm.Geçenlerde bir arkadaşında Antoloji şiirleri silimişti.Site üyeleri olarak endişeliyiz.Tam olarak probleminiz nedir?Açarsanız memnun olurum.
Saygılarımla.
Bizim oralarda Bozlak olarak geçer peahh sözü, sizin oralar
bi hayli gelişmiş anlaşılan ki literatürünüzde yok.Kültürel
farklılık tamamen.Takmayın kafanıza.
Son cümle mi?? sizin oralarda pöhh ya da peahh cümleden mi sayılıyor:)) halbuki kelime bile değil kendileri..
Şiir diye asılmış
Şiirim diye kasılmış
Mı?
Bilmiyorum.
Bildiğim şey
bir kaç satır okuyunca beni
sürükleyip götüremedi.
düşündüremedi
güldüremedi.
sevdiremedi bana göre şiir değil vesselam. :)
Ben Jale Keskinkılıç olmaz olası biri ben rumuz kullanmıyorum.İpin ucu ve herşeyim var kitaplarının yazarı ben bunu reklam amaçlı yazmıyorum.Yaa bir şiir pasifleyin dedim bütün şiirler yok olmuş ben yetkili şaiir başvuru yapmadım onayı gelmiş Jale keskinkılıç şiirlerini yayınlama yetkisi gibi birşey.ömrümü yediniz.Ben benim demiştim oysa.Şiirlerimi sayfamda istiyorum.Size de çıkabilir diye yazıyorum.Silerler zaten.
Günün Rezili' ne...
Yetmişüç yaşında, elli küsur yıllık alkolik babamı meyhaneden toparladım, yolda yürüyoruz.
Sokağın öbür başında 'erken bitirim' bir tip belirdi ve bağıra çağıra, ana-avrat küfürler etmeye başladı.
Babam durdu, o tarafa döndü, ses çıkarmadan bir süre dinledi.
İnsan kılıklı it, etraftan tepki görmeyince, sesini daha da yükselterek küfürlerinin dozunu kat be kat artırdı. Civardakilerin hepsi herifin cinsel tacizlerinden nasibini aldı.
Babam şöyle bir doğruldu ve 'Bu köpek sarhoş değil, oğlum' dedi...
'Yapma baba, adam körkütük' dedim.
'Bu hayvan sarhoş değil oğlum' diye ısrar etti. 'Gerçekten sarhoş olsa, bana birşeyler yapın, anama - avradıma birşeyler yapın' diye bağırır.
'Ben bu b.ku ömrümce içtiysem, dediğim doğrudur.'
Bu gerçek bir hikayedir, yazmak zorunda hissettim kendimi.
Bu şiir ile ilgili 61 tane yorum bulunmakta