Bir çayın soğu-k-rganlığında
Islak toprak taneleri
Sıra sıra dizilmiş taşlar
Tam ucunda bir kulübe
Dikdörtgen bir dünyanın
Onun içinde günün biri beklemekte
Bu yağmurlar geçmeden ya da geçince
Kırlangıçlar seslenince pencereden belki
Ya da korkarım bir sonraki yağmur zamanına
Yüzü soğukla kaplı
Ayazdan keskin
Cama kar işlemekte
Kar sevmez buraları
Ilıman bir iklimin gök gürültüsünde
Bu uyanıklık neyin nesi
Nedir bu gecede göz açıp kapamalar arasında
Beyin kemiren kabuslar
Korku üşüşmüş
Üşümüş bir yatağın
Çarşafı ve üstünde duran yorganın arasına
Delirmek değil bu Eyy!
Bu, sıkışmak, var olmak ve ölmek arasında
Sesler geliyor kalabalıklardan
Sonu gelmeyen şu sessizliğin dağlarında
Yankılana yankılana eksilmiyor
Bu uykudan düşme hali
Güne uyanmaya korkanların aksine
Geceye uyuma tedirginliği
Bilir misiniz ne kadar bahtsız bir hayvandır hindi
Farkında olmadığı halde
Kardeş olarak doğan yumurtaların
Bilmez ona nasıl yedirildiğini
Bizi yeyip bitiren, kemiren, tüketen
Biz bitince bitecek olan zaman gibi
Şimdi sana diyorum Eyy!
Sabahlarımızın
Ve korkuya yenik düşmeye yakın
Akşamüstü ve sonralarımızın
Arasında zamanlar büyürken
Böyle birden bire, durup durup
İçimde şişip duran şu yalnızlığın
Nereden bileceğiz bizi ısırıp tüketmeyeceğini
İçimde şu dur-durak bilmeyen dere
Sudan, yeşil gözlü
Bir çocuk bakışlarına sahip olmuş değirmende
Binlerce, onbinlerce yıllık zamanı
Öğütüp duruyorum
Göğüs kafesimin tam orta çizgisinde
Unutmak için bir daha
Ve hatırlatabilmek
Toprağımdan filizlenen çiçeğe
Eskiyim ve eskiyorum
Dudaklarımda pas lekeleri
Elimde kırık bir borazan
İçerisi karanlık
Dışarıda ise yıldırım sessizliği
Reşat Öztoprak
Reşat ÖztoprakKayıt Tarihi : 1.1.2019 22:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!