-“ Döndüremedim seni yolundan,anlatamadım derdimi,
Günahımız sadece birbirimizi delicesine sevmekti
Uzattım da sana defalarca, tutmadın geri çevirdin ellerimi,
Çok istediğin şey biliyorum senin, bana çok acı çektirmekti.”-
Sadece sanki iki kişiydik istasyonda,
Diğer insanları görmüyorduk ki,
Sen eski bir bavul üzerinde,
Ben tahta bir bankta oturuyordum,
Sanki yan yana değilmiş gibi,
Kilometrelerce uzaktık birbirimizden.
İkna edememiştim seni, anlatamamıştım kendimi sana.
Gideceğim demiştin bir kere,
Saniyeler dakikalara, dakikalar hızla koşuyordu saate,
Trenin kalkış saatine yaklaştıkça,
Hüzün daha bir yoğunlaşıyordu içimizde,
İkimizde suskun, önümüze bakıyorduk,
Birazdan kopacak fırtınanın sessizliğiydi bu hal.
Koparırcasına sıkıyorduk dudaklarımızı dişlerimizle,
Ağlamamak için zor tutuyorduk kendimizi.
Biliyorduk ki, sende istemiyordun gitmeyi,
Bir kere gideceğini söylemiştin ya,
Dinlemiyordun hiç kimseyi, görmüyordun hiçbir şeyi.
Şimdi eski anılar, bir bir gözlerimin önündeydi,
O günkü yağmuru şimdi bile hissedebiliyordum,
Nasılda çıkmıştım o gün, o yokuşu ardın sıra,
Seni gözden kaybetmemek için, nefes nefese kalmıştım.
İsmini çağırdığım an bana baktığında,
Yere düşmemek için zor tutmuştum kendimi,
Korkum terslemendi beni,
Öyle olmadı çok şükür bildiğin gibi.
Seninde gözlerin gülüyordu, anlamıştım beni sevdiğini,
Yanı başımdaki mor salkımlardan süzülen yağmur taneleri,
İçimi ferahlatmıştı.
Gülüşün ısıtıvermişti tüm gönlümü.
Kuşlar kadar hafiflemiş, uçuyordum sevinçten,
Takip eden günlerdeki birlikte geçen zamanlar,
Hiç ayrılmamak üzerine edilen yeminler,
Çevremizden gıpta ile izlenmemiz, saygınlığımız.
Şimdi bak, buradayız işte.
Senin aklından geçenleri düşünemiyorum ki,
Tren yanaştığında perona, koşup da boynuma sarılmanı,
Gidemiyorum işte, kopamıyorum senden
Gitmiyorum bende demeni,
Ardından yüzümü öpücüklere boğmanı nasılda isterdim.
Bir hayal bile olsa benimkisi, düşünmek bile güzel.
Birazdan acı ve tiz bir düdük sesi, sarsacak buraları
Koşuşmacalar, hüzünlü vedalar,
Düşünmesi bile bir ıstırap, yoktan acı çekmek,
İşkence resmen,
Ama gerçek,
Göz ardı edilemeyen sonuç.
Oldum olası sevmem vedaları
Bir şeyleri koparırı alır,
Parça parça böler gider anıları,
Bir daha, bir araya gelmemecesine yok eder.
Söz verdim kendi kendime hiç ağlamayacağım işte
Görmeni istemiyorum göz yaşlarımı.
İçim ağlasa da dayanacağım,
Sevindirmeyeceğim düşmanları.
Git, nereye gidersen git bilinmeyen,
Bende gelmeyi ne çok isterdim peşin sıra sonuna kadar,
Ama olmuyor imkansız işte.
Sen gitsen de sanma ki, unutacaksın,
Ben bu tertemiz aşkı, bir muska gibi,
Ölünceye kadar, göğsümde taşıyacağım.
Senden sonrasını düşünmek bile çok zor,
Kıskanmayacağım baharlarda açan çiçekleri,
Özgürce kanat çırpan martı kuşlarını,
Delice esen rüzgarları,
Bahar yağmurlarına aldanıp da,
Hiç gözyaşı dökmeyeceğim,
Küsmeyeceğim dünyaya bir kere bile.
Hiç somurtmayacağım,
Hep kahkaha atacağım olur olmaz zamanlarda,
Aklına gelmeyen yerlerde bile.
Git en uzağa, söz, hiç düşünmeyeceğim bile seni,
Her akşam o tepeye çıkıp,
Seyretmeyeceğim kıpkırmızı yanan akşam güneşini,
Hiç dinlemeyeceğim o şarkıları,
Dost sayacağım kendime hepsini.
Ayrılması zor olur sanma, daha fazla sokulma yanıma,
Bavulunu biraz daha çek kenara,
Biraz da sen metin ol,
Daha şimdiden hislerine hükmetmesini bil,
Sende ağlama.
Eğer aklına eserde bir yerlerde,
Dönmek istersen yeniden, her bir şeye hazırlıklı ol,
Hayat sürprizlerle doludur unutma sakın.
Bulamaya da bilirsin, sevdiğini sandıklarını, unutamadıklarını.
Dönerde bulamazsan ola ki,
İşte o zaman her şey serbesttir sana artık,
Bağırıp çağırabilirsin, zalim kadere,
Kin bile tutabilirsin şu değersiz dünyaya.
Ardından da hıçkıra kıçkıra ağlayabilirsin,
Günlerce, haftalarca.
Ancak bir şeyleri yine de hiç unutma,
Aklından çıkarma, yaz bir yerlere,
Ne yaparsan yap, sulara bat istersen,
Gidenler hiçbir zaman geri dönmez,
Onlar öyle güzel bir yere gitmiştir ki,
Bilmelisin fayda etmediğini çağırmanın
Onları varlıklarında sevmektir asıl olanın.
Yozlaşmış bu dünya anılar gibi, mezarları da eskitmiş,
Bakma sen şimdi, toprak üzerindeki,
Var ile yok arasındaki onlara,
Kimisinin çürümüştür başındaki tahtası,
Kimisinin de, devrilmiş kırılmıştır başındaki taşı,
Yazılarını ise o kadar da kolay değildir okuması.
Sen yinede kapılma hemen umutsuzluğa,
İçinde onulmaz fırtınalar dolaşsa da,
Her şeyin elbet vardır bir çaresi,
Gözlerini, döktüğün yaşlardan biraz arala,
Şöylesine bir bak etrafına, göreceksin mutlaka,
O sefil, perişan mezarlar arasında,
En güzel kırmızı gülü açan benimkisidir.
Hiç şaşmadan var ona,
Var ona.
Hala suskunduk ikimizde,
Gözlerimiz dalgın ve uzaklarda,
Nihayet beklenen saat geldi işte,
Tren yanaşıyor perona,
O gürültüler arasından duyulan bir şarkı,
Sanki çınlatıyor her yanı,
“ O beni, bir bahar akşamı terk edip gitti”.
Kayıt Tarihi : 7.8.2010 18:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Baykurt](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/08/07/eski-bir-siyah-beyaz-resme-bakarken.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!