Eski, çok eski zamanlardan kalma bir şehrin, çok eski zamanlardan kalma bir binasının altındaki, eski bir kahvede geçen bir mevzudur bu..
Otuz, otuzbeş yaşlarında, kirli sakallı, gözleri kan çanağına dönmüş, dilsiz olduğu düşünülen bir adam kahvede oturuyor; çayını içiyordu.
Hem kahveci, hem de kahvedeki diğer adamların şüphesini kazanmıştı bu adam. Dalıp gidiyor, sadece çayını içiyor ve hep susuyordu.
Herkes göz ucuyla adama, adam ise elindeki çay dolu bardağa bakıyordu. Adam çayı yudumlayıp bardağını tekrar masaya koydu.
Ve cebinden kaçak sigarasını çıkarıp; onu kibritle yaktı. İçine derin derin çektikten sonra; bütün dumanı mekana doldurdu.
Kahvedekiler hayret ile onu izliyor; mekan sahibi ise telaşlı bir şekilde bu adama yaklaşıyordu. Mekan sahibi söze nasıl başlayacağını bilemedi ve itiraz etti:
-Beyefendi, yanlış yapıyosun, yasak. Dışarda içsen. Yani şey.. Dışarıda iç sen.. Sen diyorum, dışarıda iç..
Adam hiç istifini bozmuyor; ikinci defa sigarayı ağzına götürüyordu. Yine derin bir nefes çekti içine. Ve ağzından duman çıkarken konuşmaya başladı.
+Beyefendi mi? Ben yanlışlıkla, İşadamları toplantısına gelmedim değil mi?
-Dışarıda içer misiniz sigaranızı?
+Tabii ki, bazen dışarıda da içiyorum.
-Soru sormadım, yanlış anladın lafımı.
+Keyfimi bozma be adam, kızdırma kafamı..
Adamın ağzındaki duman bu sözden sonra tamamen bitmişti. Ve bir nefes daha aldı sigarasından.. Mekan sahibi hışım ile arkasını dönmüştü ki, adam seslendi.
+Gel tamam.. Çağırma şimdi polisi, itfaiyeyi
-Hadi ya.! Ne yapayım peki?
+Otur karşıma, ve dinle şu kısa hikayeyi..
Adam böyle söyleyince, mekan sahibi sıkıla sıkıla oturdu karşısına.
Belki de, çok mühim biriydi bu. Daha fazla ısrar etmedi sigara mevzusunda.
Birkaç kişi daha toplandı masanın etrafına ve bekledi,
Adam tuhaftı, vurdumduymazdı, ama asildi biraz da,
Onun bu farklılığı, bütün kahveyi o masaya ekledi..
Söze girdi nihayet, ve o konuşurken kimse lafını bölmedi...
+Ben mühim bir insan değilim, Ankara'da dayım falan da bulunmamakta,
Yalnız; farkettiğiniz üzere, bunun ihtimali bile; adaleti tüketip savurmakta..
Neyse.. Sıcak bir yuvanın, sıcak bir odasındaydım, geniş de bir yatağım vardı.
Yanımda, hayatımın anlamı, canım, ciğerim ve eşim olan bir kadın yatardı,
Onunla biz, eskilerden; çok eskilerden bahseden kitapları okur, anlatırdık.
Bu durum, bizi çok mutlu eder; adeta o küflenmiş kitapların hikayesine katardı.
Bir Kasım soğuğunda, güneş yok olup gittiğinde; kaybettim onu.
Henüz bir kitabın ortasındaydık ve gelmemişti o hikayenin sonu..
Bekledim, gelecekti, ellerim üşümüştü hem. Isıtacaktı ellerimi,
Bu umut ile; bıkmadan, tükenmeden bekledim hep onun yolunu..
O yarım kalan kitaptaki hikaye eski, çok eski bir şehirde geçerdi,
Ve hep; eski bir binanın altındaki, eski bir mekandan söz ederdi.
Şimdi buldum derken; kaybetdiyorum işte bütün umudumu,
Şu elimdeki sıcak çay bardağı, onun sıcak ellerini aklıma getirdi..
Adam hikayeyi yarım mı bırakmıştı bilinmez. Ama sonrasında hep susup, elindeki bardağa bakıp; daha fazla duygulanıp, daha fazla üzüldü.
Anlatacak birşeyi kalmamıştı belli. Olsa anlatırdı, anlatsa sabaha kadar kimse sözünü kesmez dinlerdi onu. Allah'ım bu nasıl bir hüzündü.?
Bir nefes daha çekti sigaradan, gözyaşları iyice birikmiş olmalıydı. Çünkü sigara dumanını ağzından üflediği sırada, yaşlar gözlerinden süzüldü.
Mekan sahibi, aldı adamın önünden soğumuş çayı ve daha sıcağını getirdi.
Kimse, hiçkimse oyun oynamadı o gidene kadar, kimse tek kelime etmedi.
Herkes sigarasını içiyordu, mekan sahibi her masaya birer küllük getirdi.
Sigara yasağı, o anlık kaldırıldı o mekandan ve hiçkimse şikayet etmedi.
Adam bitirdi sigarasını, bitirdi çayını, kalktı ayağa ve evinden gider gibi gitti.
Bitti dedi mekan sahibi...
-Söndürün sigaralarınızı, hikayeniz yoksa eğer; sigarayla olan bağınız da bitti.!
Üzeyir BayramKayıt Tarihi : 21.3.2015 04:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!