Düşünüyorum,
Halatı boynuma bağlayıp kendimi mi assam,
Yoksa ağaca bağlayıp salıncak mı yapsam?
Ölüm gercek olsaydı,
Cenazeler yalan olurdu.
Kimse yanına dahi yaklaşmazdı.
Kimileri evine aldı ölümü,
En azından öyle sanıyor;
Kimileriyse hapsetti kendini,
Göz kapaklarım yerçekimine yenik düşmüş.
Kaslarım gevşemeye başlamış.
Sesler susmuş.
Etrafta bir yas kokusu...
Uzaktan üflüyor sanki yüzüme yüzüme.
Üstümü örten toprak
Tırnaklarımı geçirdim ruhuma.
Yalvariyorum sana.
Çıkar beni bu gözlerin içinden.
Esaretime son ver artık.
Oysam o gözleri,
Merhamet fışkırır mı içinden?
Ölümle aramda bir muamma vardı.
Borçluyum ölüm meleğine.
Her şey ona söz verdiğim gün başladı,
Canımı vereceğime söz vermiştim.
Bu kadar zor olacağını düşünememiştim.
Şimdiyse bu sözü yerine getirmemi bekliyordu.
O gecenin soğukluğunu taşırım üstümde hala.
Ağır gelir o kararsızlık,
Tereddüt.
Insanlığıma gölge düşürdüğümde,
Konuşmaya başlar sesler.
Zikreder ikimizin adını.
Yabancı gelmiyor bu eller,
Bu soğukluk,
Bu tereddüt.
Yüzünde küçük bir tebessüm,
Merak içinde,
Belki küçümseyici...
Tenine sinmiş çürümüş ruhumun isi,
Birer çığlık misali.
Ruhun isyan ediyor,
Ruhumun ağırlığından da
Umrunda değil,
Bedenini taşıyorsun,
"Masumsun" diyordu sesler.
Yanlış da duymuş olabilirim.
Trambolin üstündeki dünya sonuçta...
Dört duvar,
Hayır hayır altı duvar...
Altı duvar tarafından sıkıştırılıyorum,
Aklım benimle oyun oynamaya çalışıyor.
Özellikle geceleri yapıyor bunu,
En savunmasız olduğum anda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!