Eşik Şiiri - Sedat Şanver

Sedat Şanver
30

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Eşik

İçimden nefreti
Açgözlülüğü ve hırsı söktüm ilkin
Kıskanç ve kibirliydim
Öfkeden yüzüm görünmezdi tenha zamanlarda
Kolumda sonraya ayarlı bir saat
Göğsümde ipek gömlek
Sırtımda afili urba, saçlarımda parmak izi
Dudaklarımda kolalı bir gülüş
Omzumda pahalı bir günah

Bütün giysilerimi yırtıp attım
Sana çıplak geldim.

Ateşte yanmıyorum artık, suda boğulmuyorum
Kendime acımıyorum.
Elim, parmaklarım, tırnak uçlarım acımıyor
Ayaklarımın altı, sırtım, kasıklarımdaki tüyler
Gözlerimin içi
Gördüklerimin üstü acımıyor
Ağzımda kuraklık, dişlerimde kamaşma
Dilimde şişlik ve sözlerimde tuhaf bir ağrı

Senden başka soyum sopum yok Usul!
Nüfus kütüğünde
Kendimden başka akrabam kayıtlı değil.
Tanıdığım herkes reddetti beni.
Ben bu kapıya kimsesi olmadan geldim.

Bütün şüphelerimin bekçisi ol, dedin
Oldum.
Gözlerini kapatarak bak
Kapattım.
Seni gördüm
Kelimeleri kullanmadan anlat
Dilimi unuttum.
Dedin:
Kâbe, insanın olduğu yerdir
Kendinden uzağa gitme.

İnançlarımı terk ettim.
Tapındığım her taşa, her toprağa
Yaprakları üşüyen ağaçlara arkamı döndüm
Abdestimi inkâr ile bozdum
Sırtımda taşıdığım haçları ve yıldızları taşla parçaladım
Bildiklerimi unuttum.
Etime sapladıkları çivileri ortalığa fırlattım
Bundan sonra kime lazımsa o kullansın
Sende tam oldum ben
Sana geldim, diz çöktüm, secde ettim.
Senden başka kutsalım yok artık.

Şarkıların uysal, marşların âsi olmasını istemiştin
İşte oldu: Ölüler ayaklandı
Cennet bahçesinde doğup
Cehennem ateşinde büyümüş sesler kapladı ortalığı:

- Hu! Ya Hazret!

- Hu! Ya Sedat!

Vaktin geldiğini anlayıp çıktım mezarımdan
Bildiklerimi üst üste ekleyerek
Adımın yazdığı hiçliğin önünde diz çöktüm
Ses verdin, konuştum
Üfledin, nefes almaya başladım
Bu gözdür, dedin; baktım.
Sen gösterdin, ben gördüm:
Her tarafta afişler, kanlı kâğıtlara yazılmış bildiriler
Herkesi utandıran bir ses kaplamış ortalığı
Neye baksak toz duman oluyor aynı anda
Neyi duysak oracıkta bitiyor hükmü sözün
Hiç tanımadığımız bir koku kaplamış bedenimizi
Ölümden başka bir yüz bu
Hayattan başka bir korku

Kıyamet borusu da öttü işte
Musalla taşının önünde toplandık
Ölü kim? diye soruyor herkes birbirine
Kimse kendi nabzını kontrol etmeden
Su içmeden, ekmeğe dokunmadan
Dudaklarını bir başka dudağa değdirmeden
Parmaklarını saymadan
Uyluk kemiğine sürmeden merhemi
Herkes
Kendini tanrı kabul ederek bekliyor ödeşme gününü
İşte oldu: Ölüler, ölülerle kucaklaşıyor sonunda.
Ben babama sarılıyorum. Oğlum bana…
Senin sesinmiş meğer duyduğumuz
Bizi kendine çağıran
Ayağa kalktık ve son kez bakıştık
Herkesin içinde seni gördüm.

Elini sürdüğün her şey güzelleşti bir anda
Ölüler dirildi. Taş-toprak cana büründü, otlar dile geldi
Bakışın insan olduğumuzu öğretti hepimize
Yolu tarif ettin, denizi ikiye yardın
Dağı eğdin, göğü ayağımıza indirdin
Yağmuru yağdırıp toprağı besledin
Ateşi yakıp içimizi ısıttın, suyu kaynattın
Söze geldin:

Günlerin gölgesi kendi boyundan daha kısa artık
Yapraklar dökük, sular serin
Toprakta tuhaf bir intikam yemini
İnsanlar tedirgin, serçeler ürkek
Oysa ben
Gökyüzünün suçlu
Toprağın mahkûm olmasını bekleyen ben
Bulutların, ibadet vakitlerinin, bahçedeki güllerin
Kahve köşelerinde hayatına kumar oynamanın
Gölgede bekleyen kuşkucu her bir harfin
Dertli bir sözcüğün ve içerisi görünen bütün aynaların
Ve unutmanın ve uykunun zekâtı olarak
Kapına geldim.
Ol, dedin
Oldum.
Sen istedin, ben yaptım.
Senden korkup sende saklandım.
Nasıl emrettiysen sana öyle geldim Usul!
En cahil, en soysuz, en yoksul hâlimle
Sana doğduğum hâlde geldim:
Üryan, kanlı, çaresiz, titrek
Adı konmamış bir enik gibi
Dilinle temizle beni
Anası-babası olmayan bir öksüz, bir yetim gibi…

Senin evindeyim artık Usul!
Çırılçıplağım.
Ne yakışırsa onu giydir bana.

Sedat Şanver
Kayıt Tarihi : 28.8.2015 16:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sedat Şanver