Acı olan nedir, sızlatır kalbi,
Kaybedilen ümit, kırılan gurur?
Aldatılmış olmak, yitirmek harbi?
Bıkkınlık, umur…
Çalıya dokunmaz yalancı bahar,
Gri bir bulutum, güz mevsiminde,
Yüküme şayeste ortak ararım.
Yaylalar, vadiler ve ötesinde,
Karlı dağlarım.
Ne çatlamış toprak, düz ovasında,
Ay dolunaydı,
Yakut bir tepsi gibi gökyüzünde.
Şavkı vuruyordu inceden ince;
Efsun sezâ kestane gözlerine,
Narçiçeğinin.
Sevenine gönlü düşmek,
Cennete düşmek.
Sevdiğinin gözünden düşmek,
Ölümle öpüşmek.
Esat Haksever
İşte gün inmededir, sustu martılar,
Nefesini tuttu dağ, ırmak, deniz,
Hani fısıldasan geçer evreni,
Işıl gözler, altın saçlar, al beniz,
Irmak şırıl şırıl, kımıl kımıl deniz.
Vazgeç emelinden, sahip olursun,
Gönül sahip olmaktan da vazgeçti,
Bir düştü gördüğü zehirli yosun,
Ve serdengeçti.
Yürek rest çektiği korkularından,
Çiçek balı rengi badem gözlerin,
Kıvılcımlar çakar, öfkeli, asi.
Fayda etmez mangal yürek mertliğin,
Yakar, kavurur.
Yıldırım vurgunu bir göknar gibi,
Seni düşünürüm,
Issız karanlık gecelerde,
Gökte yıldız gibi parlar gözlerin,
Yüzünde şafağın mavi ışığı,
Yüzün şafağımın mavi ışığı.
Akşam ışıl ışıl alımlı şen dul
Geceye varmadan dökülür pul pul
Görmemişe meze, zorbalığa kul
İstanbul
Yitiksin, rotandan çıkmış gibisin,
Bir kadın,
Yüzü güneş gibi aydın.
Gözlerinde uzak kandiller yanar,
Titrek, yalgın.
Sıcacık gülümser, çocuklar gibi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!