Saat:18:30 yer, İstanbul-Harem
Yoluluk: Erzurum
Hava sisli, pus, duman
Trafik kenetlemiş, otobüs bekliyorum.,
Ve bindim otobüse, kapadım gözlerimi
Gidiyorum...
Saat:06:00 açtım gözlerimi, sabahın tam seher vakti,
Yer Erzurum, her taraf karla kaplı.
Arabadan iniyorum, elimden düştü ceketim,
On senedir gelmediğim Erzurum'un kokusunu farkettim.
Şöyle bir şehre baktım, renk renk ışıklar vardı,
Araba gidemedi, yolda kaldı.
Hemen hemen şehre beş kilometre yol vardı,
Derken dadaşlar diyarını ezan sesleri sardı.
Yola çıktım gidiyorum, ellerim hafiften üşüyor,
Yol nerede bilmiyorum, karlar başıma düşüyor,
Bir yol buldum gidiyorum, kar halen yağıyor,
Bir sigara yakacağım, kibritim donmuş yanmıyor.
Kar gittikçe yoğunlaştı dizlerime kadar,
Kulaklarım buz gibi, üstümde tek ceket var.
Biraz daha gidiverdim henüz şehre varmadan,
Gün ışımaya başlıyordu Palandöken dağından.
Her tarafım kar içinde, dinleniverdim o an,
Birkaç çocuk bakarak bana, dediler ''Kardan adam''.
Hava temiz mis gibi, solukladım nefesim,i
Seslendim çouklara duymadılar sesimi.
Saat oldu sekiz, dokuz... kar kesildi sonradan.
Şehre ayak basarak sigaramı içtim bir yandan.
Bir kahveye girdim, dadaşlar sohbet içindeydiler,
Selam verdim oturdum, bir çay ikram ettiler.
Konuştuk sağdan soldan, ''Nereden yoluluk'' dediler,
Dedim ki 'uzak yoldan' bana gülümsediler...
Elim ayağım titriyordu girerken o kahveye,
Bir kıtlama çay ısıttı içimi,
Teşekkür ederek dadaşlara çıktım mahleye.
İnsanlar cıvıl cıvıl, sokaklar pırıl pırıl.
Uzaktan bir çeşme suyu akıyordu şarıl şarıl.
Cağ kebap kokusunu aldım bir lokantadan,
Varıp girdim içeri, dedi ''Hoş gelmişsen gurban''.
Dedim, 'hoş bulduk dadaş, bir çorba ver hele sen'...
İçtim çorbayı bakır tastan, sonra yedim afiyetle,
O nefis cağ kebaptan.
Karnım doydu güzele ayrılırken dadaştan,
Oltu taşları parlıyordu bir dükkanın camından.
Biraz daha geziverdim ayak üstü çarşıdan,
İki güzel dadaş kızı, gülümseyerek geçtiler karşımdan.
O siyah ceketimi İstanbul da giymiştim,
Ceket karbeyaz olmuştu, Erzuurm'a girmiştim.
İşte o karlı günde buz tutmuştu ceketim,
Çifte minareye vararak sona erdi hasretim.
Karıyla, soğuyuyla, buzuyla bir başka güzeldi seyahatim.
Dadaştan dadaşa selamlarla,
Erzurum, memleketim...
ŞİİR VE YORUM: ERHAN DEMİR
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
NOT: Ses dosyasını indirip dinlemek için, alttaki 'Download' link 'ini tıklayınız
Yaklaşık indirme süresi 1 - 5 Dakikadır
Not: Sesli mp3 şiirlerimi kaliteli kulaklıklarla dinlemenizi tavsiye diyorum...
Paylaşımlarınız için teşekkürler.
Erhan DemirKayıt Tarihi : 7.11.2005 16:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi gerçektir...AYNEN YAŞANMIŞTIR
eketimmi cegetim mi? :)
memleket başka özlemdir.....ama istanbulda vazgecilmezdir...:) tebrikler şiirden ziyade anı gibi olmuş...omemleket dolaşınca...her şeyi aktarmak istiyor insan....olduğu gibi doğal....tebrikler
Erzurum Memleketim
Saat:18:30 yer, İstanbul-Harem
Yoluluk: Erzurum
Hava sisli, pus, duman
Trafik kenetlemiş, otobüs bekliyorum.,
Ve bindim otobüse, kapadım gözlerimi
Gidiyorum...
Saat:06:00 açtım gözlerimi, sabahın tam seher vakti,
Yer Erzurum, her taraf karla kaplı.
Arabadan iniyorum, elimden düştü eketim,
On senedir gelmediğim Erzurum'un kokusunu farkettim.
Şöyle bir şehre baktım, renk renk ışıklar vardı,
Araba gidemedi, yolda kaldı.
Hemen hemen şehre beş kilometre yol vardı,
Derken dadaşlar diyarını ezan sesleri sardı.
Yola çıktım gidiyorum, ellerim hafiften üşüyor,
Yol nerede bilmiyorum, karlar başıma düşüyor,
Bir yol buldum gidiyorum, kar halen yağıyor,
Bir sigara yakacağım, kibritim donmuş yanmıyor.
Kar gittikçe yoğunlaştı dizlerime kadar,
Kulaklarım buz gibi, üstümde tek ceket var.
Biraz daha gidiverdim henüz şehre varmadan,
Gün ışımaya başlıyordu Palandöken dağından.
Her tarafım kar içinde, dinleniverdim o an,
Birkaç çocuk bakarak bana, dediler ''Kardan adam''.
Hava temiz mis gibi, solukladım nefesim,i
Seslendim çouklara duymadılar sesimi.
Saat oldu sekiz, dokuz... kar kesildi sonradan.
Şehre ayak basarak sigaramı içtim bir yandan.
Bir kahveye girdim, dadaşlar sohbet içindeydiler,
Selam verdim oturdum, bir çay ikram ettiler.
Konuştuk sağdan soldan, ''Nereden yoluluk'' dediler,
Dedim ki 'uzak yoldan' bana gülümsediler...
Elim ayağım titriyordu girerken o kahveye,
Bir kıtlama çay ısıttı bedenimi,
Teşekkür ederek dadaşlara çıktım mahleye.
İnsanlar cıvıl cıvıl, sokaklar pırıl pırıl.
Uzaktan bir çeşme suyu akıyordu şarıl şarıl.
Cağ kebap kokusunu aldım bir lokantadan,
Varıp girdim içeri, dedi ''Hoş gelmişsen gurban''.
Dedim, 'hoş bulduk babo, bir çorba ver hele sen'...
İçtim çorbayı bakır tastan, sonra yedim afiyetle,
O nefis cağ kebaptan.
Karnım doydu güzele ayrılırken babodan,
Oltu taşları parlıyordu bir dükkanın camından.
Biraz daha geziverdim ayak üstü çarşıdan,
İki güzel dadaş kızı, gülümseyerek geçtiler karşımdan.
O siyah ceketimi İstanbul da giymiştim,
Ceket karbeyaz olmuştu, Erzuurm'a girmiştim.
İşte o karlı günde buz tutmuştu ceketim,
Çifte minareye vararak sona erdi hasretim.
Karıyla, soğuyuyla, buzuyla bir başka güzeldi seyahatim.
Dadaştan dadaşa selamlarla,
Erzurum, memleketim...
4 sene sarıkamışta öğretmen olarak görev yaptığım yıllarda,erzuruma çok gelip gittim.ve ca kebabını ve oltu taşnı ve erzurumun çarşılarını ve insanını çok iyi bilirim.bu şiiri okuyunca sanki yıllar öncesine gittim.ve tekrar o günleri yaşadım.iyi bir sosyal şiir olmuş.kutlarım.sevgiyle ve şiirle kalın.
TÜM YORUMLAR (13)