Asırlardır uzaklarda, çok uzaklarda kendini dinleyen
kırılmalara alışık olmayan buz denizlerinin de
sürekli yanan, kırılan yerleri vardır
Her ağlayışımızın yontularında zaman akarken hızla,
tükendiğimiz anlar vardır
İçimizde yanan kör lambalarda,
bir direnç, bir ışık yansıması vardır
Bilmelisin ki gül bakışlım;
Her susuşun içinde binlerce söz, onlarca köz vardır
bunun için yelkenler açarız geceleri karanlığa,
kürekler çekeriz sevgilere, şiirler yazarız sevgiliye
çünkü söylenmemiş sözlerimiz vardır.
Biliriz ki,
her gidişin bilinmez vedalarında,
inancımız vardır bizi geri döndürecek,
o inanış ki;
bizi bize bağlayan en sağlam halat,
en yaşanası hayattır.
En deli zamanlarımızı bize unutturan,
en yakıcı ateşlerle bizi bize yakınlaştıran hardır.
Bir mevsim daha geçti bak,
sensizliği yudumlayarak kendimden geçtiğim,
seni severek, seni düşünerek içime çektiğim
anların acılarla örülü penceresinden.
içimi çekerek sensizlik ufuklarını izlediğim.
Seni bekleyişlerimin aksak yollarında
bir başıma kalmayı da öğrendim,
sen gözlerime yosun gibi ağarak baktıkça.
Kimi ağladım, kimi güldüm,
çocuk oldum kırdım, asi oldum kırıldım,
öfkelerin içinden her gün geçe geçe sana yürüdüm.
Her kırılmışlık, her öfkenin zorlu yolu sana getirdi beni.
Kimi bir yılkı, kimi yelkenleri yamalı beyaz bir gemiydi.
Hiç el sallamadın gidişlerime,
hep hoş geldin dedin
çözüldükçe birbirine daha sıkı bağlanan
yağlı halatlar gibiydik seninle,
darağaçları kurduk sevgimizle,
ama hiç birbirimizi asmadık.
Öpülesi dudaklarının uzak yollarına,
sen istemediğin, hazır olmadığın için girmedim.
biz, hep içimizdeki o asil yangınları sevdik,
sevdikçe birbirimizi istedik,
ama asla pes etmedik.
Bir veda şarkısı dinlediğimizde,
bir sevdanın kapsüllerini içimize yerleştirdiğimizde
yaradandan yaşanmamış günler bekledik
her bekleyiş asır oldu bize,
her bekleyişin derin fitilleriyle yandık,
toprağa tutkun tohum gibi
ekildik, işledik birbirimizin içine
en özlemli bekleyişlerle sustuk
bir kere bile birbirimizden gitmedik.
Paylanmış olasılıkların çatılarına hüzün damlardı,
ruhumuzun umarsızlıklarına yel çarpınca
kanlı bir patikadan geçerdi ayaklarımız
hücrelerimizdeki korkulara mevsimler uğrayınca
mutlu insanlardık bu gökkubbe altında,
özümüz ölmüş yıldızlara ağladı asırlarca
ertelenmiş bir yalnızlık davasıydı aşk dilimizde,
zarlar attık şafakta,
sevdalı bir ayın şavkına.
Kayıt Tarihi : 18.6.2009 11:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selahattin Yetgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/06/18/ertelenmis-bir-yalnizlik-davasiydi-ask-dilimizde.jpg)
müzeyyen başkır
bir sevdanın kapsüllerini içimize yerleştirdiğimizde
yaradandan yaşanmamış günler bekledik
her bekleyiş asır oldu bize,
her bekleyişin derin fitilleriyle yandık,
toprağa tutkun tohum gibi
ekildik, işledik birbirimizin içine
en özlemli bekleyişlerle sustuk
bir kere bile birbirimizden gitmedik.
biz birbirimize gitmek istedikte belki yürek gitti ayaklar gitmedi engeller setler örüldü yollarımıza
tebriklerimle selahattin bey kutlarım kaleminizi
TÜM YORUMLAR (4)