29 Temmuz 1980'de İstanbul'da doğdu.
Celal Bayar Üniversitesi, İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Edebiyatçılar Derneği ve TEMA üyesi olan Erçelik halen İzmir’de yaşamaktadır.
2002 de yazmaya başladı. Şiir, deneme, eleştiri, inceleme, öykü ve söyleşileri, Varlık, Yasakmeyve, Agora, Damar, Deliler Teknesi, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Güney, İle, Karakalem, Koridor, Kum, Mor Taka, Patika, Şiiri Özlüyorum, Ünlem, Yaratım, Yom Sanat, Cumhuriyet Kitap gibi dergilerde yayımlandı.
Eski dergisinde başladığı “Şiirle Yüz Yüze” adlı şiir eleştir ...
Kollarından düştüm uykuya.
Sen bir şehri seçtin
ben bir yalnızlığın koynuna girdim sonra.
Her şarabın bir sorusu var dudaklara
lacivert geceyi bekleyen
sırtında kayan ılık nefesim, “incitme” dedi “gülü
Geldiğimde uyuyordun, ağustosböcekleri
çıtırtı içindeydi. Uykusundan yeni kalkmış bir rüzgâr
tabanları sıcak kumdan yanmış gün ışığı
bizi izliyordu. Bakmak, yazın kıyısına uzanıyordu.
Yola sordum, bana hep gidenleri anlattı
Uzaktaydın, -sesimin değeceği kadar uzak
bütün gün kuru yaprakları topladım asmadan.
Kedimiz köşeden beni izledi, düşen dalları.
“Söz ölmedi”, (ölmez daha!) dedim
Ayrılıkla öderim diyetimi, ayrılıkla bölünerek
yokluğun hep sıcak bir kül izi tenimde
her tanışma biraz eksik, kavuşmalar hazır
ince bir ayrılığa. Akıp giden sonsuz
evrenin bilinçaltı, her şeyin ötesindeyim
yüreğimde patlayan bir hıçkırık anlatır bunu.
Gecenin esneyen bir ağzı vardır
ağaç yanlış açıyordur çiçeğini
Sabah uyanan taşlarla başlar büyük suya
terk edilen insan birden uçurumdur kendine
Gecenin kirpiklerinden konuşalım. Mavi bir sokağı
dönmeden sesin, kelebek burcundansın
attar aşkın yedi şehrini dolaşsa da
biz sokağın ucunda, ne kadar eskitsem bir uç veriyor asma
yaprağın. Düşünürken gördüm avluya düşen gölgeyi.
Her gün bir sözcük yitiyor insandan yana, birkaç harf
dünya gömülüyor her nefesle birlikte göğsüne
sokaklarda buluyorsun yalpalayan sesini
işçilerin gününü eskiten bir dilim ekmekle
çıplaklığın tarihi seni yitirmekle başlıyor ansızın
âşıklar birbirini gömüyor sessizce
“Silahlar ve kelimeler aynı şeylerdir,
ikisi de gebertir.” Léo Férre
Parmak uçlarıma değen rüzgâr
geçip gideni hep ardına bırakan zaman
Senden dönüyordum, rüzgâr yönünü kaybetmişti
(yengeç burcunun çocukluğuydu henüz) . Ben ki
burada ölemem, öperken kasığındaki otları
yıkılan bir bakışla
ardında kalmıştı yol
beyaz bir gül, daha ne kadar beyaz olabilir
7.
Kendime yardımcı olmam beklenmesin
ziyana böyle taparken
böyle çarparken gövdemi uçurumlardan kayalıklara
önüme çıkan betonlar yumruklarımın boşalmasını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!