sarhoştum,yoktum kendimde...kayıptım bir kızın zifir saçlarında...bir anlık bir uyku ama yüzyıllık bir yorgunlukla gezindim bu koca şehrin içinde...koynumda geceden arta kalan yaşamsallar,arzular...ondandır anca burnumun ucuna dokunabilen soğuğa karşı erkeçe duruşum...pukelekalar bile değmeye cesaret edemedi suratıma ben yükselirken karanlık gökyüzüne...en tavana kadar çıkıpta öyle baktım yer dediğiniz yüze...ellerimi birleştirip bir avuç dolusu yaptım topunuzu,boşlukta asılı dururken...ben gülümserken,gözlerinizde korku,çığlık çığlığa zırladınız bana bakarak...merhamet dediğiniz sizde kalmamıştı bende de yoktu zaten...bir kafa darbesi yetti darmadağın olmanıza,her bir parçanız güzelim karanlık boşluğu kirletirken,sonsuz yalnızlığa baktı gözlerim...artık herşey sadece bir hüzün yolu...biliyorum adına kıyamet diyorsunuz bunun...yeni bir büyük patlama yapabilirim belki birgün...uslu durusanız...
Oradan oraya taşınan bir yalnızlıkla,üzgündü adam.
Çekmişti kafayı,onca acıyı meze yaparak.
Ama,
kıskanmıştı bu sigara-alkol ortaklığının ayrılmazlığını.
Derin bir nefes çekerken sigaradan,aslında çok şey veriyordu hayatından.
Çöl ortasında açmış bir kardelen şaşkınlığındaydı
Kırılmaya ramak kalmış bir şişeden yayılan ışık kadar parlak her şey…
o kadar…
hepsi birer yudumluk…
Bir deneme kabinindeyiz...
yaşam formatımız bir enerji...
geldik giyindik bu beden elbisesini
ve
sonra çıkarıp akacağız başka alemlere...
sonra yeniden bir kabinde giyinip soyunacağız...
kar yok bugün.
sadece rüzgar...
zaman,mekan ve durum...
herşey hızla esen rüzgarın içinde kaybolmuş,
hissedilemiyor...
yine de,
Bir anlık boşluk hissiyle bir harf faydalanır bundan,toplar birkaç harfi daha oluştururlar bir kelimeyi…o kelime yürür,değer bir başka kelimeye,ulaşır bir cümleye…çoktandır yitik bir ana…gelir yerleşir hayatın tam ortasına,bakar durusun…bir anlık boşlukta çok şey kaybedebilirsin…o ana kadar parça parça toplanmış tüm toplamın,dik duruşların,öfkelerin hepsi kaçışır o an…sanki senden uzaklaşanlar değilmişcesine…korkak bir yalnızlık gelir.ilk uzağa düştüğünden anneden,duyumsanan ağlama hissi,kararsızlık ve kaçıp geri dönme ihtiyacı..ama nereye? bir çemberin ortasında kalırsın adına çap denen…her yanındır o çap.sürekli büyütmeye çalışırsın,çünkü çapın kadarsındır yaşamın içinde…çırpınırsın bunu için fakat göremediğin,aslında büyüyenin çapın olduğu değil,onunla beraber aynı anda büyüyen boşluğundur…büyüdükçe,daha çok boşluklar oluşur içinde ve daha büyük harfler daha büyük kelimeleri yazarken cümleler daha çok kanatmaya başlar ruhunu…gün gelir çapın kadar boşluğun olur…büyüttüğün sadece kendinden boşalanlardır,ölümüne bir küçülme yaşadığını en son anlarsın ki artık çok geçtir…
seni unutamamak
son sözü söylenmemiş mektubun
adı konmamış zarfla
sevişmesine engel olmaktır…
seni unutmaya çalışmak
Bir başlangıç anında erken değildir herhangi bir şeye,gecikmek akla bile gelmez…ilerledikçe etrafında dolanıp durduğunuz yaşamsal döngünün hala farkında olmazsınız…değdiğiniz tüm renklerde bir başka şey yaşar,yaşadığınız her şeyde bir başka renk yaratırsınız…
Sahne ve perde yer yer,zaman zaman değişirken,kendi hayatınızdaki başrol sizin dışınızdaki her şeydir ve tüm olup bitenin tek bir seyircisi vardır aslında,o da hiçbir şeyin farkında olmayan sizsinizdir yine…sadece bu farkında olamayıştan dolayı takdir edilmeyi beklersiniz hep,varlığınıza anlam katacak bir seyirci bulma çabasıdır yaşadığınız…sadece bundan dolayı güzel şeyler yaratma kaygısı taşınır,yada her şeyden uzak durma çabası,olmadı kötü şeyler yaşatarak dikkat çekmeye çalışırsınız…
Gün gelir,gelirsiniz bir yere,tam orta noktası denen…en anlamsız,en yitik,en uzak,en yakın ama en saf bir noktaya…omuzlarınızın üzerinden baktığınızda geriye,tonlarca yaşanılmış kırıntılardan oluşan devasa bir hiçç görürsünüz…ileride ise görülmeye değer bulunamayan bir hiçbirşey…bir şeylerden koparken bir başkaşeylere yaklaştığınızı hissedersiniz…bir doğum sancısı başlar,yaklaşan ölümü duyduğunuzda…
Tam ortasına gelene kadar büyük bedeller ödeyerek topladığınız herşey,birden çözülür binlerce parçaya dönüşür,etrafınızda döner döner,sarmal olur yükselir…gökyüzünde değişir,arınır,yıkanır ve size geri döndüğünde artık koca bir hüznünüz vardır…ne kadar çok şey biriktirmişseniz yaşama dair o denli büyük bir hüzne sahip olursunuz…artık kalan yolu sırtınızdaki hüzünle bitirmek zorundasınızdır…
Önce aldırmazlık geldi vurdu,
Sonra sinirli bir bekleyiş.
Işık gitti.
Karanlık,öfkeyle aynı anda geldi.
Bir bir vurdu hepsi,
Her darbe bir yerimi katladı.
Sessizdi oda ve karanlık,
sadece uzak köşedeki tek'li mumun yüzündeki yansımaları.
Saate baktı sanki zaman geçiyormuş gibi,
oysa durağandı herşey,
zamanı yakalmıştı bi yerinden ve öylece asmıştı duvara.
Eğildi ve paçalarına baktı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!