Şerefli Türk Milletim!
Hepimize malum olduğu gibi,Kuzey ve Güney Kafkaz, bütün Hazeryanı ülkeler, Azerbaycan ve Anadolu toprakları binler yıldirki, Türk milletlerinin yaşayış yeri ve vatanı olmuştur, elbette ki, Türklerin, özellikle müslüman Türklerin adil hakimiyyetleri altında, az çok sayir etnik guruplarıda yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. Bildiyiniz gibi, tarihin daha başında, Türk milletlerinden çok, imparatorluk kuran ve aynı zamanda yer yüzünün üç kıyısında (Asiya, Avrupa ve Afrika) hüküm süren, diğer bir millet olmamıştır, üstelik Türk imparatorlukları, tekce imparatorluklarmışlar ki, hakimiyyetleri altında yaşayan milli ve dini azınlıkların inandıkları din ve danışıkları dile, her zaman hoş görü ve sayğıyla yanaşmışlar.
Ispaniyalıların, İngilterelilerin, Fransızların ve sayir azarak imparatorluk kurmuş milletlerin, hakimiyyeti altında yaşayan etniklerin durumuna bakın ve Türklerin hakimiyyeti altında yaşayan azınlıkların durumunada; üstelik Türklerin eğemenliyi altında yaşayan milletler, bazan 650 yıl boyunda Türklerle birlikte yaşamışlar, ama, mesela fransızların hakimiyyeti altında bir esirde yaşamamışlar; sonuc budur ki bugün 100.000ler insansever ve kurtarıcı Türk, hakim olduğu ve esirler boyu hüküm sürdüğü azınlıklarda eriyip, itip, bitmişdir ve şimdiki durumda Türk olduklarından bile hebersizler; ama tam tersine hanki millet fransızların, hatta yarım esir hakimiyyeti altında kalmış, bugün yaşadığı medeniyyet fransa medeniyyeti ve danışdığı dil fransızcadır, bir terefden bilyonlarca türkün balkanlarda ve Avrupanın sayir bölgelerinde eriyip yok olmasına bakın, bir taraftanda, her yıl 50 ülkeden çok fransızca konuşan ülkelerin ve devletlerin kurultaylarına nazar yetirin, dikkat olunursa konunun ne olduğu çok güzel anlaşılır.
Türk milletlerinin ne kadar adil, demokrat ve kurtarıcı olduğunu sübut etmek niyyetinde değilik, elbette ki gün gibi aydın olan bir konuyu isbatlamak gerekmir, ama keçek esil mevzuya.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
bu güzel bu gerekli bu manalı paylaşım için teşekkür ve tebrik eder sevgilerimi sunarım
SEVDAZAN
Yüreğinize kalemineze sağlık Türk miletinin duygularına tercüman olmuş kalemeniz, teşekkürler saygılar.
tebrikler gönül dstum kus kusabildiğin kadar
benimde anneannem azeridir
şiirle al intikamını
mükemmel bir çalışma...
çok yoğun bir emek ve harika bir yüreğin çalışması sonucu çok değerli dizeler dökülmüş...
teşekkürler ve saygılar yüreğinize...
Sanmayın susuyoruz elbet hesabımız var
Yaptığınız bu zulüm kalmaz yanınıza kâr
Yaktığınız topraklar sizlere gelecek dar
Göreceğin azaptan gözün olacak şaşı
Kafanızı yaparık biz itlere baştaşı.
Bu dava mahşere kadar sürecek bacım, ama o zamana kadar biz böyle sessizce beklemeyeceğiz inşallah.
Bizi yakan düşman değil, kendi gafletimiz oluyor son yıllarda. Ama bin yıllardır süre gelen Türklük bunun da üstesinden gelecektir. Çok uğraşıyorlar ama henüz yıkamadı yedi düvel bizi.
Selam olsun can bacıma ve Can Azerbaycan'ıma.
Selam ve sevgiyle.
Yazdıklarınızı Türkiye'deki Hrantlar ile Ermeniler ibretle okusun Gülnare Bacım... Ders olacak bu satırların sahibinin yüreğinden öpüyorum...
Yer: Azerbaycan, Hocalı 26.02.1992
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK–47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı
:-Akçik, manç?..
(Kız mı, oğlan mı?)
-Akçik...
(Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger...
(Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...
(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine.
(Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur.
(Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...
(Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü...
Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 15 yıl önce yaşandı.
Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik için de kıvranıyordu.
Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.
26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.
26 Şubat! gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek
kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.
Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler.
Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı.
Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.
Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler.
Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler.
Kesik kafaları sepetlere doldurdular.
Peki neydi bu düşmanlık?
Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.
Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttifakı Silahlı kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.
56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.
Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.
Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!
Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim. ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz' Peki 26 Şubat
1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu.
Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, 'Hocalı Katliamı' baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.
Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.
İnsan en değerli varlıktır. Öldürmek Barbarlıktır. Terörün her türlüsünü bu sebeple lanetliyorum. Hrant Dink’i öldürenleri de kınıyorum.
Ancak ne yazık ki! Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar. Ve hepsi Hrant Dink oldu da, bir teki Atatürk olamadı… Alayı o yürüyüşte Ermeniydi, ama hiç biri Türk olduğunu söyleyemedi…
Ve o kadar araştırma yapıldı, Hocalı Katliamının gerçekliği üzerinde tek kelime yalan bulunamazken hiç bir insan kalkıp ta bu masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı…
Yazıklar olsun…
Ama biz TÜRK’üz..
Ve hepimiz ATATÜRK’üz…
Bu dileklerle saygıyla:
Atatürk’üz Biz
Duyun hümanizmi savunanlar
Yurtsuzlar insanlıktan ne anlar
Elin önderiyle avunanlar
Türk’üz biz, Atamla övünürüz
Dink’in resimleri mintanlarda
Yaban söylevlerle meydanlarda
Sizin gözünüz hangi tanlarda
Türk’üz biz, Atamla övünürüz
Arkasına takar koyunları
Şu Amerika’nın oyunları
Yanıltın siz liboş sayınları
Türk’üz biz, Atamla övünürüz
Misyonerlere karşı sustunuz
Sömürenlerle birlik koştunuz
Dikkat edin vatana kastınız
Türk’üz biz, Atamla övünürüz
İnsana saygımız sonsuz bizim
Vatanıma kurban olsun özüm
Bakın yoluma millidir izim
Türk’üz biz, Atamla övünürüz
(Eskişehir – 15.09.2007 – 22.39)
Kazim UZUN
GÜLNARE KARDEŞİM HAKLI YÜREK SESİ HAKLI DAVA ...YÜCE HAKK KATINDA DUYULSUN BU SES... RABBİM TÜM İSLAM CAMİASINI BU MELUNLARIN ŞERRİNDEN MUHAFAZA ETSİN
Sizler sadık tebamız, bu gün size ne oldu
Bağlılığın yerine öfke kin nefret doldu
Yular takarak batı sizi emrine aldı
Bir gün pişman olunca al başına vur taşı
Ezilmedi vaktinde azgın yılanın başı
şık durmasa da yazdım... selamımla
GÜZEL YÜREKLİ CAN BACIM...
ERMENİ'YE OLAN HAYKIRIŞINIZA KATILIYOR VE SİZİ YÜREKTEN ALKIŞLIYORUM...
ONLARI AZ BİLE ANLATMIŞSINIZ...
YÜREĞİMDEN YÜREĞİNİZE SICACIK SELAMLAR
Sayın Gülnare bacım sizin yazdıklarınızı okuyunca anamın bana anlattıkları aklıma geldi. Ben Sarıkamışlıyım bir gece bizim köye baskın yapmışlar kışı en şiddetli zamanı analar kundaktaki bebekleri karın üzerine atıp canlarını kurtarmaya çalışmışlar. Anam o zaman çocukmuş dayım sırtına bağlamış öyle kaçıyorlarmış. Anamın gözleri önünde anamın dayısını kafasını parçalamışlar anam ölünceye kadar o anı unutmadı. Son dönemde bir titreme bir ateş peyda olmuştu belki de o çocukluk zamanında gördüğü dehşetin etkisinde olsa gerek. Türk Kürt dinlememişler hepsini katliama tabi tutmuşlar. Yaramı tazeledin.
Bu anamdan mirastır kafamdaki bu tasa
Yetiyoruz biz bize dünya bizle olmasa
Seni kurtaramaz ki Amerika Fransa
Boynumuza bir borçtur milletimin savaşı
Kafanızı yaparık biz itlere baştaşı
Bu şiir ile ilgili 100 tane yorum bulunmakta