Erlik Han Rüyası Şiiri - Alparslan Turan

Alparslan Turan
15

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Erlik Han Rüyası


Duyuyor musun bu ses Erlik Han'ın sesidir,
Bu çalan kösler onun geldiğini gösterir.
Kızıl Tamu içinden Erlik sana seslenir,
“Ey Türkoğlu hasmını öldür buraya getir!”

Dört bir yanda nökerler baş keser gövde kürer,
Erlik Han'ın buyruğu tuncu, çeliği deler.
Temürden sarayında Erlik Han bizi bekler,
Vazifemiz bitince vardık ona beraber.

Gümüş tahtından bizi uzun uzun izledi,
"Hâkim olmanız için, sizi kandırdım" dedi.
"Acunun üstü sizin altı menim meskenim."
"Diğer bütün kavimler siz hükmedin diye var."

“Binlerce yıl yamanlıkla sınadım hep sizleri,
Ama siz bu dirayetle, geçtiniz her birini.
Suçsuz yere sizleri hep zor hallere soktum,
Kolay değildir amma sizler beni affedin.”

“Yardım edecem size acuna nizam için,
Oğullarımın hepsi yardımınıza sizin,
Gelerek zorlukları bir bir aştıracaktır,
Neticede bu acun sizlerin olacaktır.”

Nökerlerimle ben birbirimize baktık,
Ardından hep beraber kaşlarımızı çattık,
“Sen kötülük pirisin, her şeyi yok edersin,
Nasıl güvenelim ki sen hiç bizden değilsin.”

Erlik Han beklemezdi bizden menfi cevabı,
Yine de haklıydık biz var mıydı hiç sevabı.
“Önce oturun hele bir aş yiyelim” dedi,
Ardından bin adamı yüzlerce aş getirdi.

Kararsızca körmesin sofrasına kurulduk,
Sonrasında Erlik’in çorbasına yumulduk.
Doğrusu bu aşların lezzeti yerindeydi,
Böyle kötü bir kişi güzel aşlar yer miydi?

Aşları bitirince Erlik bize seslendi,
“Bu daha başlangıçtı, toyum daha bitmedi.”
Dedi ve bin adamı yeni aşlar getirdi,
Bitirdiğimiz her aşın iki mislini verdi.

Kırk gün süren ziyafet doldurdu karnımızı,
Üstüne ak kımızlar, şaraplar kan kırmızı.
Doldurunca sakiler kırk beş kafatasını
Bir anda irkilerek körmese doğru baktık.

Erlik Han gülümsedi, korkumuzu anladı,
“Korkmayın sahipleri ecdadınız değildir,”
Dedi ve peşi sıra kahkahaya başladı,
“Bu kelleler İslav’ın, Germenin, Çinlinindir.”

“Peki madem” diyerek beraber kımız içtik,
Kırk kopuz ve kırk davul çaldı kara çeriler.
Hem dinledik, hem içtik günümüzü gün ettik,
Ardından Erlik Han’a “bunlar niçindir” dedik.

Erlik Han hiddetlendi “Bir sebep mi olmalı?”
Dedi ve üzülerek anlatmağa başladı,
“Bilir misiniz neden bu yerin altındayım?
Kötülüğe mecburum bu sizce kolay mıdır?”

“Bilemezsiniz benim çektiğim acıları,
Sizin için belki de yargılamak kolaydır.”
Erlik Han’a dönerek hemen ona seslendik,
“Anlat o zaman nedir biz de bilelim” dedik.

“Pek âlâ anlatayım inanmak size kalmış,
Acundaki her kişi zaten ahımı almış
İken inanmasanız da anlatmak istiyorum,
En doğrusu budur eminim biliyorum.”

Başımızla hüzünlü körmesi onayladık,
Hep birden Erlik Han’ın yaşlı yüzüne baktık,
Fakat yine de güvenmek olmazdı hiç ona,
Ama nezaket icabı ona kulak kabarttık.

“Binlerce yıl evveldi her yerde sular vardı,
Er kişi niyetine daha hiç kimse yoktu.
Tengri Ülgen sıkıldı, yalnızlıktan bunaldı.
Bundan dolayıdır ki ilkin meni yarattı,”

“Ona yoldaşlık ettim uçtuk suyun üstünde,
Fakat ben altta iken o uçmaktaydı üstte.
Daha yeni olmuşum, uçmayı mı bilirim,
Çabalarsam belki de ben de çıkabilirim.”

“Diyerek çabalarken kolum pak suya çarptı,
Ulu Ülgen Tengri’nin yüzüne su sıçradı,
Fakat o bu olayda beni yanlış anladı,
Çalablığına beni mutlak rakip belledi.”

“Ne anlarım o işten daha yeni olmuşum,
İşte tam o sırada sona erdi uçuşum,
Bir anda derin suyun dibini boyluyorken,
‘Yardım et bana’ deyip insafına sığındım.”

“Tengri Ülgen bir anda ‘su üstüne çık’ dedi,
Ardından bir kaya su altından yükseldi.
Oturduk beyaz taşın pürüzsüz yüzeyine, Bana dönerek dedi ‘su altına dal yine’. ”

“Daldım suyun dibine bir avuç kum çıkardım,
Sonrasında Ülgen’e kumlu eli uzattım,
Ülgen sarı kumları suyun üstüne saçtı,
‘Yer olsun!’ dedi ve arzusuna ulaştı.”

“Sonrasında tekrardan ‘Su altına dal!’ dedi,
Ülgen’e bir avucumda kum çıkaracaktım,
Bir avuçta kendime kum saklayacaktım,
O eşsiz yeryüzünden kendim de yapacaktım.”

“Bir elimdeki kumu hemen ağzıma attım,
Diğer elimdekini Hak Çalab’a uzattım,
Ülgen o kumları da su yüzeyine saçınca,
Peşi sıra ‘Yer olsun!’ diye tekrar bağırdı.”

“Bir anda o kumlar genişlemeğe başladı,
Ama bir yanlış vardı bu yapılan işte,
Benim ağzımdaki de genişlemeğe başladı,
Korktum bu da onun cezasıdır diye.”

“Soluğum kesiliyor, pek canım yanıyordu,
Ama nereye kaçsam o beni buluyordu.
‘Tengri, Gerçek Tengri ne olur kurtar beni!’
Deyince birden o da bana sesleniverdi.”

“’Ne gayen vardı ki kumu benden gizledin?’
Korkuyordum çok, ölecektim birazdan,
‘Ben de bir yer yaratmak için gizledim’ dedim,
‘Tüküreceksin o vakit kurtulmak istiyorsan.’”

“O anda duraksayıp Tengri emrine uydum,
Ağzımdaki kumları dışarıya tükürdüm,
Tükürdüğüm kumlar yeryüzüyle buluştu,
Neticede bir sürü dağ ve tepe oluştu.”

“Niyetim yaman değildi hiçbir vakit,
Lakin Ülgen bunları daim kötüye yordu,
Sadece bir yeryüzü istemiştim kendime,
Ülgen ise nedensiz bu arzuya taş koydu”.

“Yaratmak çok güzeldi o yaratıyordu,
Ben de yaratsam işte sanki ne olurdu,
Kendi halimdeydim zararım yoktu hiç,
Lakin o bana bir kader uygun gördü.”

“’Bundan sonra sen’ dedi ‘Günahkâr bir kişisin’,
‘Kötülük düşünürsün, benden değilsin’ dedi,
‘Sana uyanlar senin gibi kötü olacaktır,
Beni dinleyenlerse mutluluk bulacaktır’.”

“Mana veremiyordum, ne kötülük etmişim,
Bilmeden ona karşı ne günah işlemişim,
Beni kötü belledi tamamıyla boş yere,
Böylesine haksızlık yapılır mıydı ere?”

“Sonrasında yükseldi bir ağacın gövdesi,
Olur muydu ki hiç bir ağacın böylesi,
Ardından o ağaçtan dokuz dal yeşerdi,
Her dalından ise birer kişi düşerdi,”

“Ben de tam o sırada bir gürültü işittim,
Ulu Tengri Ülgen’e bu nedir diye sordum,
‘Ben bir Kağanım artık bunlar da ulusumdur,
Sen de kendince tabi bir kağan sayılırsın’.”

“Kişileri görünce pek de hoşuma gitti,
‘Bu ulusu bana verir misin ey Tengri?’
Dedim ama Ülgen’in hiç hoşuna gitmedi,
‘Olmaz sen git kendi işine bak’ dedi.”

“Anlam veremiyordum ne olur verse idi,
O kişilerle beraber kurardım bir er ili,
Ülgen bana kötü davranıyordu sürekli,
Ben de üzüldüm buna ve kızdım biraz tabi.”

“Madem ben kötü idim, ismimi Erlik koydu,
O vakit ben de ona kötülük yapacaktım,
Zira bakacağım yegâne işim buydu,
Bunun üzerine ben de yola koyuldum.”

“Baktım bir sürü kişi ağaçtan meyve yiyor,
Lakin bir yanına kimse hiç el sürmüyor,
O vakit işte benim geldi aklıma hinlik,
Yapacaktım onlara o vakit bir kötülük.”

“Gittim yanlarına sordum birine hemen,
‘O yandaki meyveleri yemiyorsunuz neden?’
Törüngey adlı kişi konuştu cevap verdi:
‘Tengri Ülgen bunları yemeyi yasak etti’.”

“Döndüm o er kişiye ‘Tengri yalan söylemiş
O yanda yetişenler esas lezzetli yemiş,
Siz esas onları yiyeceksiniz’ dedim,
Sonra bir yılanın içine girdim ona yedirdim.”

“Törüngey istemedi Tengriye karşı gelmek,
Lakin hanımı Eje çok istiyordu yemek,
Bir yiyince tadını çok beğenmişti zaten,
Törüngey’in ağzına da sürüverdi hemen.”

“Tabi sonra bir anda dökülünce tüyleri,
İki kişi utandı gizlendiler bir yere,
Ülgen ise kızarak yere inmişti geri,
Bağırıyordu o da ‘Eje! Törüngey!’ diye.”

“Lakin men mutlu idim, amacıma ulaştım,
Tengri Ülgen’in buyurduğu işimi yaptım,
İki kişi korkarak anlattı olan biteni,
Ülgen ise kızarak onlara ceza verdi.”

“Artık ben başka kişi yaratmayacağım,
Bundan sonra sizlerden türeyecek insanlık,
Aç kalsanız bile sizlere bakmayacağım,
Kendiniz o yerde çekeceksiniz açlık.”

“Ve sonra Tengri Ülgen bir anda bana döndü,
‘Neden benim ulusumu aldattın’ diye sordu,
‘Güzel güzel istedim bu insanları senden,
Ama olmaz diyerek vermedin bana sen.’”

“İşine bak dedin ben de işime baktım,
Bu görevi bana tevdi etmemiş miydin?
Ben de emre uyarak vazifemi yaptım,
Benden istediğin şey bu değil miydi?”

“Artık adım Erlik’tir yamanlık edeceğim,
Ulusunu kandırıp yoluma çekeceğim,
Atla kaçsalar bile onları bulacağım,
Birbirine kırdırıp bahtiyar olacağım.”

“O anda Tengri Ülgen çelik yüzüyle baktı,
Meni oradan alarak yerin dibine attı.
Pişman oldum tabi yaptığım yanlış idi,
Lakin elden ne gelir bir kere yapmış idim.”

“Yer altında beklerken bir kişiyi işittim,
Tengri Ülgen göklerden inmiyormuş hiç yere,
Gök Oğul denen kişi gelip onun yerine,
İnsanlığa öğretirmiş onun emirlerini.”

“Sonrasında Gök Oğul benim yanıma geldi,
Ona ‘pişman oldum Ülgen’den af dilerim,
Ne olur beni affedip göklerde yanına alsın
Bir daha yamanlık etmeyeceğim’ dedim.”

“Tam altmış yıl boyunca Tengriye yalvardı,
Sonrasında Tanrı Ülgen meni yanına çağırdı,
‘Yağılık etmez isen seni affedeceğim,
Sana gökler katından bir makam vereceğim.’”

“İstediğim bu idi, başından beri benim,
Hemen kabul ederek başımı ona eğdim,
Gökler katında yerler yapmak üzere
Yüce iradesinden hemen izin istedim.”

“Ülgen insaf ederek bana iznimi verdi,
Beni oralardaki en mesut kişi kıldı,
Ben de hemen başlayıp erlerimi topladım,
Onlara yer olacak güzel gökler yarattım.”

“Bıraktım kötülüğü onlara başlık ettim,
Beraberce orada güzel bir hayat kurduk,
Güzel refah içinde beraberce çoğaldık,
Lakin bizi bekleyen akıbeti bilmeden.”

“Bir kulu varmış idi Ulu Kişi namında,
O bizi görünce de Ülgen Han’a anında,
Bizden yakınarak bir istekte bulundu,
Hatta istek ne demek ayağına kapandı.”

“Neymiş bizler rahatlık içindeyken orada,
Öz kişiler sıkıntı çekiyormuş acunda.
Ardından sinirlenip bizlere savaş açtı,
Lakin bizler onu mağlup ettik bir anda.”

“Sonrasında bu kişi Ülgen Han’a vardı,
Bizim ahvalimizi anlatarak yakındı,
Tengri Ülgen de ona ‘bekle’ diye buyurdu,
Kendi kudretinden vereceğini duyurdu.”

“Hiç günah işlemedik neden yaptı ki bunu,
Bir tengriden böyle şey beklenir miydi hiç,
Bizi yensin diye ona kendi gücünden sundu,
Sanki onlar öz iken bizler olmuş idik piç.”

“Günü gelince Ülgen Han hemen onu çağırdı,
‘Gücün yeter artık onu yeneceksin’ buyurdu.
Bir de yetmez gibi ona bir kargı verdi,
Ulu kişi hışımla bizim buraya geldi.”

“Ulu kişi gücüyle yurdumuza saldırdı,
Çoğumuzu öldürdü göklerimizi kırdı,
Yurdumuzu dağıttı, evlerimizi yıktı.
Sonrasında gülerek başarısına baktı.”

“Ne güzel yaşıyorduk, zararımız yoktu,
Peki Ülgen ne için bizlere bunu yaptı,
Gittim onun katına, huzuruna çıktım,
‘Yerimi yıktınız ben size ne yaptım.’”

“Dedimse de Ülgen Han hiçbir şey söylemedi,
Beni tekrardan geri yerin altına sürdü,
‘Kötü olursan eğer daha alta inersin,
İyi olursan da geri yanıma gelirsin.’”

“Bu sefer de ondan hiç değilse bana,
Kişilerin ruhlarını vermesini istedim,
O bunu kabul etmedi aksine reddetti,
‘İstiyorsan git kendin yarat’ dedi.”

“Onaylayarak hemen bir çekiç aldım,
Sonrasında başladım çekici örse vurdum,
Her vuruşta bir hayvan var oldu çekicimden,
Sonra yine Ülgen Han aldı geri elimden.”

“Körük ve çekicimi ateşe attı bir an,
Bir kadınla bir ere dönüştüler hemen,
Tengri Ülgen onların yüzlerine tükürdü,
Onlar da bir anda birer kuşa dönüştü.”

“Bu olanlardan sonra Ülgen halkına döndü,
‘Bundan gayrı ben artık göklerimdeyim’ dedi.
İnsanlar bu olana epey fazla üzüldü,
Ama olan yine benim halkıma oldu.”

“Tengri Ülgen yerine erlerini bıraktı,
Onlar insanlara bazı şeyler belletti,
Sonrasında onlar da onun yanına vardı,
Yeryüzünde bir ben bir de sizler kaldı.”

“Anladınız mı erler başıma gelenleri,
Siz olsaydınız eğer ne yapardınız ona,
Haksızlık değil midir bizlere yaptıkları,
Soruyorum ey yiğit cevap veresin bana.”

“Tek bir suçum var idi ona özenmiş olmak,
Kendime yarattığım bir yurt arzulamak,
O yurtta yaşayacak er kişiler yaratmak,
Hep beraber huzurla o vatanda yaşamak.”

“Lakin elden ne gelir budur bana reva,
Yiğitlerim ile ben burada yaşıyoruz.
Var ne bir gökyüzü ne de bir temiz hava,
Sıramızın geldiği günleri bekliyoruz.”

Sonrasında tekrar ben giriverdim söze,
“Yardımına gerek yok, istemiyoruz.” Diye,
“Tek bir arzumuz vardır bize yamanlık etme
Biz Türk’üz gücümüz yetecektir her şeye”.

“Pekâlâ” dedi Körmes hüzünlü bir şekilde,
“Gidin artık geç oldu, yurdunuz sizi bekler,
Tek bir isteğim vardır bunları unutmayın,
Bu fena olaydan siz ibret alın beraber.”

Tam gidiyorduk ki bir anda ışık oldu,
Kapkara bu yer altı gökten ışıkla doldu,
Bir anda yerin altı gök üstüne dönüştü,
Erlik Han istediği gök katına kavuştu.

Tengri Ülgen makamında buyur etti bizleri,
Onu memnun etmişti Erlik Han’ın sözleri,
“Kaç bin sene geçti şu haline bak” dedi,
İkisinin epeyce buğulandı gözleri.

Ardından iki eski dost kucaklaştı beraber,
Sonrasında kuruldu yine eşsiz şölenler,
Atalarımız geldi yiyip içtik beraber,
Toy yeri oldu bize uçsuz bucaksız gökler.

Tengri Ülgen Erlik’i son kez yanına aldı,
Atalar ve melekler uzun uzun söyleştik.
Anladım ki o vakit bunlar da bir rüyaydı,
Uykuda olsa bile yine güzel eğleştik.

Alparslan Turan

Alparslan Turan
Kayıt Tarihi : 20.1.2022 02:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Volkan Aslan
    Volkan Aslan

    Kaleminiz var olsun.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Alparslan Turan