Çok erken-daha çok erken,
Güneş daha benlerini aldırmamış;
O zaman neden gidiyoruz-karşıdaki otsuz dağa
Ve daha ayaklarımız yıkanmamışken
Ve erken stoacı-yine her zamanki gibi tutuklu,
Kalkmaya direniyor orangutan koltuğunda;
Ve sabır bile çatlayacak.
Onun sebata ermiş heyecansız duvarlarından.
Erken stoacı suratını kaşımak için
Önce avdan dönen yeni güneşe
Sonra da odasını aydınlatan
Narenciye yatağına baktı.
Fakat çok erken-o da bilmiyor mı sanki bunu?
Ama virajlı dağlar da yolculuğa çıkmışlardı.
Ve gözyaşlarının gittikleri yolun
Tozlarının içinde hala canlı!
Ve kendi sıcağından sıkılan güneş
Serinlemek için kokteylini içiyor-buz gibi
Heyecanlanan stoacının ağzından köpükleme yağış ile
Kaş denizi ile göletlere doğru gidiyor sonunda!Erken stoacı
Ve orada onlardan
Kölelik için yalvardı
Fakat çakı pınarlar
Onu bileylemeye başladı bedeninde.
Ve o erken stoacı!Bir dua etti!
Eğer kendimi bu dünyada
Hissetmediğim bir gün-uykuda
Beni iki kılıcının tam ortasına al!
Ve benim orada seni üzen anılarını sakla!
Kayıt Tarihi : 26.5.2019 16:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!