Az ekmeğini yememişti içinde bulunduğu kuruluşun.
Per bir ortalarda, pek bir süslü-püslü
erkek güzeli…
Ekmek demeyelim hatta
az ziyafetlerini götürmemişti desek daha bir hakkını veririz!
namına o yakışırdı!
Işık fışkırırdı gözlerinden.
çok şıktı…
günahını almayayım ama
sempatik bir jigolo kıvamındaydı.
etrafa yoğun ışıltılı gülücükler dağıtarak hallederdi işlerini
mavi gözlerinin perdeleri arkasından…
hani herkesle arası iyi olan
telefon defterinde bine yakın makamlı kişinin numarası bulunan
dünya elimin altında havasında kişiler vardır ya;
işte bu tam onlardan biriydi! ..
önemli bir ricanız olduğunda; taksimetreyi
”Aaa! Ne demek! ? Tabii hallederiz, sen hiç merak etme.”den açardı!
ama sonra ses çıkarmıydı, işiniz hallolurmuydu
bilinmez? ..
Erkek Güzeli’nin herkese takındığı güleç tavrın
onun için değişmez bir standart olduğunu bildiğimden
ve derinlerde gezinmeyi sevdiğimden
onun gönlüne girmeye veya
en azından o tavrın ötesine ulaşan bir kök bulmaya çabalamıştım bir süre.
ancak olmamıştı!
hep bir sunilik, politik bir ılımlılık
ve aslında buz gibi uzaklık hakimdi.
gerçek benliğiyle görünen yüzü arasında inanılmaz bir perde! ..
sıkılmıştım sonra bu halinden;
uğramamaya başladım makamına.
samimiyeti suniydi çünkü, tamamen belli…
ses kesilmişti birkaç aydır.
tabii vermiş olduğu garantiler
vaadler filan; kendini kimbilir kaç kişiye borçlu hissediyordu.
bu yüzden o hiç önceliği alıp, aramazdı
hatır sormazdı.
sizden giderse bir telefon ama, ne allı-pullu karşılamalar! ..
beyimiz hep yoğun ya; nasıl arasın canım! ? ..
sonra haber geldi güvenilir kanallardan…
meğer once perdelenmiş benliğin
renkli, ışık dolu gülücüklerin ve
iyi tutulan araların ardında
ne büyük bir 3 kağıtçılık mevcutmuş!
önüne geleni, yanından geçeni
arkasından yürüyeni
hatta başını soktuğu kuruluşun bir sürü birimini
bir güzel soymuş soğana çevirmiş
payını o biçim almış, cebe indirmiş bizim Erkek Güzeli! ..
kendi kendime onun hakkında övgüyle konuşanları
bir güzel payladım, içimden küfürlerle bezedim!
ne farkı vardı ki zaten onu övenlerden? ! ..
onlarla dolu değil mi sağımız-solumuz? ..
esas olay!
geçende asansörde rastladım bizimkine!
uğramış
hem de hiç utanmadan! ..
gerçi çağımızın trendi; ne kadar boka batsan da
renk vermeden gülümsemeye devam edeceksin.
hiçbir şey sıçramamış gibi paçalarına
parlak ayakkablarınla övüne övüne
eski koridorlarında yürüyeceksin! değil mi? ! ..
o 1.50’ye 1.50 asansörde nedense
gözleri bir tek benim gözlerime değmedi!
eh kalabalık bir ortam tabii, loş, dumanlı, alkollü!
nasıl dikkat etsin? !
içerideki –belli ki kıç yalama düşkünü- bir bayan sordu:
Eee? Nasılsınız filanca bey?
neler yapıyorsunuz?
Erkek Güzeli dedi ki en pişkin haliyle;
Vallahi kendi işlerimi yapıyorum, yoğunum…
kahkahalarım ağzımdan acımasızca patlamasın diye
bağırsakları bozulmuş
wc arayan sabırsız insan gibi tuttum kendimi vallahi! ! !
neymiş? !
kendi işlerini yapıyormuş!
ahah!
ama tarifi, niteliği, zamanı-mekanı önemli değil tabii!
kendi işleri! ..
aman çok saygı duydum! ! !
bu ülkenin dibini sarmış bataklıkların en temel sebebi
bu “kendi işleri” değil mi zaten? !
seni Erkek Güzeli seni!
merak etme; herkes yine yüzüne gülebilir ama
yer gök artık biliyor gerçeği! ..
hadi, yürü yoluna! ..
(Aralık 2006)
Ömer DalmanKayıt Tarihi : 9.12.2006 13:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!