sınırlarına teğet görüngüsü hayalgücünün
kısmışsın gücünü ve ah! kapatmışsın sesini…
payına düşenin kurgusu:
sana kalmış.
yetişmeye çalıştıkça geç kalırsın yaşamaya
oyuncağıdır bulutlar bazen çocukların
dinsin yüzüme lehimlenmiş rüzgâr
iki sözcükten ibaret, en kısa cümlesi kadar
kutsal kitabın, sürsün sefaletini boynuma. kokusu yayılsın telaşlı umutsuzluğun
ağlasın ağlasın ağlasın peygamber-aşk
çok mu yüksekten uçtun? eridi kanatlarını tutan
balmumu. güneş mi tek dillendirebileceğin mucize?
uzundur el yordamıyla aradığım ve anlayıp
aşmayı umduğum hakikat: şehir mezarlığında yerde
yatıyor işte yüzükoyun. kopmuş kızıl kıyamet sessiz
kutlamada. gerilmiş sinirler aklıselimin önüne geçtiği
korku döngüde. yerini gösteremem ütopyanın
haritada arsızca arasam da. hiç var olmamış biriymişçesine
gönül açılması bu bizimki kıyısında patikanın
suyun yüzünde
- bereketince-
kırda dolaşan hoyratlığıyız insanın
yırtıcıyız
göğsümüzü gevşetip
adlarını koyduğumuz günler alışveriş arabaları
nesneler dokunduğumuz korkmasak
inciteceğimiz huzursuzluklar ne
hissetsem yarıyor duygusuzluğuma
çevik bir saniye gövdesinde
zamanın dalgınca sürdürdüğümüz
yaralayan, kan döken vurdumduymazlığın
eşliğinde.
senin sözcüklerinle şiirler dillendiren ağzım.
sıcaktır, ürkektir, tetikte ve siperdedir. tekvinde
bulur yitirmeyi. vakti devindirip geçer, ters
yazılmış bir lahit taşır sırtında. tınısı tanıdık
içime yerleştiğinde
başkasının gözündeki zayıflık farkındalığı
kırda başıboş şarkı olur rüzgâr
yaprak hışırtısı, çağlayışı taşa çarpan suyun...
şarkıyazarı doğa kavuşturur kollarını
mırıldanır, homurdanır, inler... ve reddeder bilinci
yürüyüşü aksar devrimcinin kör inanç huzurunda
tamamına erer döngü, çözünür: sokakların tenhalığıdır düş gücün
teşhis: düş zayıflığı. gailesizce oyalanış eşikte
sular durulur durulmaz sessizliğe gömülen yaz bahçesi,
kaybolduğunda kendini buluverdiği bütünlüksüz hakikat -yarım yamalak-
renksiz gülüşler çocuksu ağızlarda, bol keseden saçarak sıfatları
derinlere serinliğini. geceden umar bekleyen
yıldız ol. zahmetsizce düşür kelimeleri
kucağından. birdenbire ve yüzü olmayan
ışık noktalarıdır onlar, büyürler döküldükleri
yolda. savur kusursuzluğu, büyüt çalgılarının
sarsıntısını. kavrayamazsın şimşeği, suya batar
bir dem sürmeden göçen alacakaranlık
damıtıldı, ânda doğrulandı tümce, o belirsiz
sese uyandım, gözlerime doldurdum kem
göğü. içinden vardım aşka, hafifti uykusu
tasanın: irkilivermişti, erimişti kayatuzu. tıkanıp
kalan yolda, ay yükselirkenki sürtünmenin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!