Bir ses çınladı,
Bir çığlık bozdu dağların sessizliğini.
Yine bir şeyler koptu içimden.
Kocaman turuncu bir portakal gibi,
Son çırpınışlarını yapmakta,güneş.
Serin bir sabah baharın ayazı,
Yine uykusuz geçen gecenin sabahı
Birazdan hava ısınırda Oda ısınır
O eskiden böyle değildi.
Sordum topal karıncaya;
Nasıl gidebilirsinki böyle yaya?
Hemde hacca,
Bu topal bacakla.
Olsun dedi; bilmemi,
Yoksulun kendide sohbetide Bağlarının insanın içini yakan pekmezi,
Şarabımı demeliydim,yoksa sirkesimi?
Kayalarda açmışlar kilometrelerce şarab kanalları.
Ye iç eğlen bu hayat geçmez böyle.
çekilmez,
Baharın tan ayazını sürmekte,
Toprağına köylü traktörüyle.
Şurayıda komşusu çapalıyor,
Binlerce yılın yorgun bedeniyle.
Ufuktan savaşcılar geliyor,
İngiltere 28 Ocak 1915 de Osmanlıya savaş açtı
Bu karara Fransada katıldı
Bakın o günlerde ne yazmış İngiliz Sunday Times
Hıristiyan Alemi Sultan Mehmet'in 1453'de Bizans'dan aldığı
Konstantiopolisi nihayet Türkler'den alabileceğiz.
Rüzgarda esmiyor ya,
Salkım söğütler salmışlar dallarını,
Yorgunlukdan bitap düştüler.
Kurak bir yazın toprağından, güneşinden.
Hafiften bir yağmur çiseliyor,
Aşkına kavuşamayan maşuk.
Tohumla buluşamayan toprak.
Yağmuru bekleyen ağaç.
Heykeltıraşı bekleyen kil.
Burası Nemrut dağı.
Burada güneş bir başka gözle batar.
Bu kalıntıların üstüne.
Burası Urfa.
Burada güneş bir başka hüzünle batar.
Gökyüzünde gezen yıldız.
Dağın zirvesindeki ağaç
Annesini kaybeden çocuk.
Sevgilisi terk eden aşık.
Yıldızını terk eden ışık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!