Abajurları loş ışık saçan ve
şarabı sek olan şık bir restoran.
-Melankoli adım atamaz kapısından-
Bir tutku -
taşla çevrili bir yediveren
ve etrafı daracık sokaklar,
mülâkatı kahve ile
saksıda lale, iki, üç tane,
güneş süzülüyor parke parke.
bir gül güneşe yöneliyor çiçeğini
gururu saadetinde suskun oracıkta
şefkati ışığın, görkemi yansıyor onuruna
ışın üzerinden saçılırken her yanına
bir serçe kanat çırpıyor rüzgâra
Herşeyin evvelinde,
buluşturulmuş anlar,
görülmez yerler varlar.
Yosunlar altında kayalar,
hendekler, kıvrak balıklar,
Gökyüzünde;
bir sahne kuruldu
yıldızların spot ışığında
bir aşk piyesiydi oynanan
kimine komedi kurgu
kahkahalar koparan
Hayal kuramıyorum eskisi gibi,
seçemiyorum sözcükleri.
Yok artık duygularım,
cansız heyecanlarım,
sevemiyorum kimseleri,
saklıyorum hâlâ içimde bomboş
toprak kokan dermanı kıytırık bir
atölyenin karanlık odalarında dans
eden rahibelerde kutsal bakışıyor,
kutluyorlar sanki İsa’nın doğumunu.
sağduyulu ucube bir fikrin tuşlara
Bir çift göz vardı orada,
o suskun camın ardında,
bigâne deniz sesinde,
yanan tasavvur zihninde.
Yanaşmaz rıhtımada kasırgadan,
Çehren;
kuğular gibi beyaz bulutlar,
berrakla taşınan, münferit âlem.
İtina ile süslediğin zaman,
tüm bu övgüler sana,
ongun ihtişamına.
kuleden bir emare,
kapattı ocağı ateşi,
çekti perdeyi pencereyi.
Tamam dedi
ihtiyar kaptan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!