Geçmişte kalan, Erguvanî bir sevginin kokusunu getiriyor Nisan yeli
Kelebek kadar ömrü olan bir aşktan
Geride kalanları,yüzümü okşayarak,seriyor önüme
Her Nisan geldiğinde
Şahlanıp,nabzımı coşturan duygularla hem de…
Hatırlar mısın bilmem? seni ilk tanıştığımız,
İstanbul boğazında erguvan ağaçları atında,o Nisan gününü…
İlk görüşte aşktı bu, erguvan tadında
Kupkuru yüreğimde açan sevdaydın
Aynı kuru dallarda açan erguvan çiçekleri gibi
Ve
Seni ilk öptüğümde yanakların nasılda kızarmıştı
Rengini çiçeklerden alırcasına
Erguvan kokulu her anı birlikte yaşamıştık doyasıya
Ayrılık zamanı geldiğinde yine o güzelim çiçeklerle veda etmiştik birbirimize
Orada,tam o ağaçların altında söz verdik nisan yağmurları şahitliğinde
Ne olursa olsun yine bir gün o mevsimde orda olacağız diye…
Kaç yıl geçti aradan bilmiyorum
Ama ben yine oradayım işte,sözümdeyim sevdiğim…
Kıskanıyorum İstanbul’u
Mor gelinliğini giyen Taze gelin gibi nasılda süzülüyor,bak!
Hasret kokan yamaçları aşkına kavuşmuş
Haykırıyor sevincini pespembe çiçekleriyle tüm boğaza
Bir ben yalnız, bir ben öksüz
Ve sensiz…
İşte o an bir hüzün kaplıyor yüreğimi
Seni hayal ediyorum her erguvan çiçeğinde
O pespembe renkler,büyülü çiçekler arasında
Ardına bakmadan gözyaşlarını saklayarak gidişini…
Mayıs yaklaşmadan,
Erguvanlar küsüp,yeşile bürünmeden
Bu şehirden göçmeden, geliversen ne olur?
İstanbul sevdiğine kavuştu,hadi sen de gel…
Biliyorum bir gün geleceksin
Buraya olmasa bile
Erguvanı gecelerimde düşlerime gireceksin...
Kayıt Tarihi : 22.4.2014 21:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)