Muştular fısıldıyor dolunay biteviye,
Tabyalarda parlayan yarınsız gözlere.
Duyuyorum.
Amansız, kızıl bir kıyamet kopuyor,
Sancılı hummaya tutulmuş hırçın denizde.
Bir yürek tutuyorum, üşüyen avuçlarımda
İçinde gönül akı bir güvercin yaşayan,
Öyle ki İçinde koca bir dünyayı taşıyan.
Bitimsiz yağmurlar yağıyordu üzerine
Haki kokulu incecik mısralardan
İliklerine kadar ıslanmıştı, sırılsıklam.
Akşamın Sesi
Biçilirken bugün de gün ışığı dağların zikzaklarında
Yorulup mestan olmuş güneş; ayinden, sema’dan
Gidiyor; elinde elifi kuşak, hala tennuresi sırtında
Lakin; hala yanık yanık üflemekte bir sırrı bir neyzen
Albina
Bilemezsin!
Ağlayan çiçekler sulanır bizim gözbebeklerimizde
Yüreğimizde kızıl baharların çiçeklendiği mayıslarda
ANJELİKA
Solduysa sürgünlerden arta kalan karanfiller
Sustuysa dudaklarda gülkurusu şarkılar
Ve kış güneşiyse hercai aşklar
Su dökün ardından
Buz ülkesine yolculuk var…
Aşikar
Her sabahın seherinde bir güneş doğar kalubeladan
Bilirim güneş kadar, sabah kadar, ruh kadar aşikar
Nisyandayız, uzak eyleme kulları ezandan seladan
Dimdik ayakta bembeyaz mermer bir şehir Ey Gaffar
Ben En Çok Kışı Sevdim
Yar!
Bilemezsin,
Bir sinenin fanusunda, nar üstüne nar
Bilemezsin,
BEŞ YAŞINDAYDIM
Beş yaşındaydım, beş bahar yaşamıştım,
Karı eksilmeyen yüce dağların koyaklarında.
Ak başlı kartal yuvalarında palazlanırdı,
Beyaz kalpaklı, siyah çerkeskalı Abrekler.
Bilmiyorsun
Bilmiyorsun kahve gözlüm
Delice gülümseyişler dökülürdü gözlerimden
Firuze akşamların arifesinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!