yalnızlığın kesif dumanı hançerlerken genzimi
paylaşılmış iki dirhem anı ve umuttu tutan ellerimi
hangi gözden süzüldüğünü unutmuş
bir damla idim deniz ortasında
sen ise bir deniz feneriydin binlerce fersah uzakta
dalgalar bile bilmiyordu nereye gittiğimi
sarmaşık hayaller dolanırdı bedenimden
umuda kulaç atmaktı her doğan gün
akıp giderken hayat ellerimden
ne kaldı yarınlara, elde var hüzün
kır çiçekleri ile dolan o sahil yolu
ben öldükten sonra beni güneşle yıkayın
ben hiç aydınlığı bilemedim hayatta
o meçhul han kapısında son kez uğurlayın
misafir geldiğim iki günlük dünyada
sakın benim için ağlamayın arkamdan
süzülürken inceden çizer yüzünü insanın
tebessümün gözlerinden bir hatıra olur o meşum günün
eser ılık rüzgarı, öteleyerek bulutları
ardından yırtar kalbimi, mavisi gökyüzünün
alışkanlıktır artık her maviye dokunan gözlerimde gözyaşları
yükselir güneş çaresiz bir dost gibi bilmez
anımsar mısın Şile yolunu, güneşli bir kış günüydü
yemek yediğimiz o körfezde yok ikimizden eser
bana git dediğin o pazar umutlarım ölmüştü
yok yarından dileğim, sen mutlu ol yeter
şimdi soğuk evimde kış kadar soğumuş kalbim
yanıktım, yalnızdım, yağmurdum
akıyordum yarına telaşıyla gitmenin
türkü oldum, saz oldum ağladım
bir omzunda ölemedim
garip anam gelir de aklıma
tutar bir el kavga ayırır gibi beni
nameleri sevgiye aç bir serenattır yalnızlık
yıldızlarla bezeli gökyüzünde kaybolur dizeleri
şimal yıldızıdır parlayan sonsuz deryada tek aydınlık
anımsatır her fırsatta bana ezikliği ve sessizliği
benim oyuncaklarım vardı çocukken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!