Hep böyle oluyor... Ne zaman bulsam mutlaka gidiyor ..
Peki yanlış olan ne? Yavuz Baba da en efkarlılarından söylüyor zaten; sanki bilmiş de yazmış.Aslında bilmesine de gerek yok hani, görmüştür nasıl olsa ... Acıyı düşünüyorum da ne zaman ve nasıl karşımıza çıkacağı hiç belli olmuyor ... Bazen biri acıtıyor ; bazen de biz iş alıyoruz dertsiz başımıza ....En tuhafı da bazen acıların yakınlaşması da ya bizim onlarla barışmamız oluyor..
Kim ister ki olsun acılar ve acıtanlar .. Acıtanlar bazen isteniyor hele “O” kadar da ise olsun diyor yürek tabi zihin mahkum, çaresiz eh diyor dönen dünyaya... “O”nsuz olan anlara...
Ooof! Ooof! Aslında bu da geçer ama bu sefer sanki unutmak istemeyen bir halim var ne biliyim? Hani Divan Edebiyatı’nda vardır ya ona ulaşmak için verilen çabanın lezzeti. Tam olarak bu da değil benimkisi.Beklemek bile güzel ne deyim... Sonra mucizelere de inanır oldum. Beklilerle bekler hale geldim.
Hele bu gün (1999-11-22) feci bunalımdım. Hep acıyı öğrendim bakamaz olmak ne kötü hele en bakmak istediklerine de bakamaz hale gelmek ...çok kötü ya!Halbuki görüyor olmanın insana vereceği en mükemmel keyif var yanı ucumda.
Ve an gelir baktığını göremez olurun. Seni sen engellersin; niyedir bilmem. Utangaç ve acılı bir el sırf ”O” üzülmesin diye kapatır gözlerini ve çevirir yüzünü.
Erken başladığım gümlerimdiniz...
Belki daha çok olurum diye.
Ve bulutlarımdınız güne dahil;
Kuraklarımda filizler yeşerten.
Akşamların ılık rüzgarlarıydınız belki
Kuruyan yapraklarımı alıp götüren.
Başkaları ne derse desin;
Aşk yoktur.
Umuttur belki bu...
Ona dair.
Ya da bir masal...
Ne prens tanır prensesi ...
İlkin sabahları sevdim ben;
Hem de en ilklerini
Ve soğuttukar , hem de çok.
ısıtamadılar da beni.
Sabahlar bitmeden daha
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!