Erdem Demir 1973 tarihinde Şiran`ın ineisi şimdiki adı ( inözü ) köyünde doğdu.
Ilk ve ortaöğrenimini Basel`de ( İsviçre ) tamamladı. Babası ve ağabeyinin bağlama çalmalarından etkilenerek küçük yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı ve bağlama çalmayı öğrendi. Kısa sürede kendini yetiştirdi.
Alevi Bektaşi geleneklerine bağlı olarak katıldığı meclislerde dedeler ve zakirler aracılığıyla da önceki dönem aşıklarına ve şairlerine ilişkin bilgisini pekiştirdi.
Erdem Demir yaklaşık 15 yaşındaken arkadaşlarıyla oluşturdukları bir müzik grubunda 8 yıl kadar bağlama çaldı türkü söyledi. Hem gurupla hem de solo olarak Avrupa`nın birçok yerinde çeşitli etkinliklere ve konserlere katıldı. Ayrıca yaşadığı yerdeki birçok kuruluşta bağlama dersleri verdi.
Lise öğrenimini mesleki eğitimini tamamlayan Erdem Demir, bu dönemden sonra düzenli olarak Türkiye`ye giderek Erdoğan Eskimez, Şendoğan Karadeli ve Süleyman Yıldız`dan nota, bağlama, repertuar ve ses eğitimi alarak kendini geliştirdi. Erdem Demir değişik santçıların albüm çalışmalarında müzik yönetmenliği yaptı, birçoğuna bağlamayla eşlik etti.
Geleneklere bağlı olarak seslendirdiği deyişlerin yanında süreç içinde kendi de yazmaya ve bestelemeye yöneldi. Erdem Demir bugüne dek, genellikle sözü müziği kendine ait olan eserlerden oluşan 2 albüm hazırladı.
Evli ve ikiz çocuk babası olan sanatçımız müzik çalışmalarını halen İsviçre` de sürdürmektedir.
Eserleri
Albümler :
Gönül Yarası 2008,
Sevgi Ozanı 2000
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!