Böyle, diyordu, işte böyle
Bir şehrayin çıkardım
Ben her yalnızlığımdan
Güne dönen bir hayal gece
Fıskiyeden fişeklerle
Kendi göğsümü yakan bir ateşbaz
Havada uçuşan
hafif ezgiler
farksız
poyrazla dağılan
sivrisineklerden.
Dalıyor
Işık kökleri büyük gizin
Bir çakıp kaybolan
Öfkesini yıkayan mor
Gövdesi sonsuzluk
Bellek:
Bir bulut kaynar
dünyamız üstünde
ölüm serper bayramları
yağmur sevmeyen çocuklara
barış yollarında
hep o zehirli mantar.
Ak kağıda geçirirken
şu kara-yazıyı
biliyorum
yine bir acemilik etmedeyim.
Ama bu yüzden yazmayacak değilim.
Sağ çıkmayabiliriz, diye, sabaha
Kötü bir bahçıvan
Nasıl titrer de diktiği çiçeklerin üstüne
Öbürlerini unutursa
Ben de yer beğendireyim derken
Şiir denen şu huysuz çiçeğe
Gözüm görmez olmuş gayrı dünya bahçemi.
Sağanak yağmurlar gibi ağlamak istiyorum
Ağlamadığım bütün ağlayışları
Kokuları ağlamak istiyorum
Tuzu, ölümü, karanlığı
Bir çocuk gibi değil
Analar gibi değil
Yol boyunca gelincikler...
Çiçeklerin çingenesi!
Kırmızı önlüklü
Okul çocuklarım benim
Erdal Alovva ya nasil ulasabilirim
Bilgi verirseniz sevinirim
Saygilarimla
Harun Yigit