ne vakit
bir ayrılık düşünsem
gölgesinde gecenin
ıslanmış martılar gelir aklıma
uçabilseydi
balıklar eğer
gör beni
yağmur sonrası
toprak tüten ışık
damlarsa gözlerinden
güneşin battığı yerdeyim
Dün gece düşümdeydin İstanbul, seni yazdım
Şiirin içinde düş, düşün içinde şiir.
Bitmeseydi hayalin emin ol uyanmazdım
Ölmeden mümkün mü ki görmek böyle bir şehir.
‘‘Yıl iki bin yirmi üç, saçlarımda sonbahar
bulut başlı anamı
düşlerimde kucaklarım
biliyorum
o da hep
düşlerinde okşar
dizlerindeki başımı...
ağaran şafakta
buldum seni
alnıma güneşin vurduğu isinde
bir gülün dalıyla buluştuğu
gökyüzünün mavisinde
bağırmak yasaksa neye yarar bu gırtlağım
niçin uzamakta kesilmeliyse tırnağım
bu bacaklar neden her an koşamıyorsam
düşünmezsem bu beyin dilim söylemiyorsam
ben sana mecburum yağmur kaçağı
böyle bir sevmek görülmemiştir
tut ki gecedir
korkunun krallığı kurulur
/ ayrılık sevdaya dahil
kırık dökük şarkılarda anımsa beni
……………………….gidiyorum işte
yitirdim oyuncaklarımı
şehvetini gecenin
sızılarım karaya vuruyor
yanan bir kibrit alevidir
saçlarında sonbahar
gözlerin kırmızıya çalar
ve ardından kanayan ben
senin gittiğin yerde kalacağım
sonsuza kadar
çocukluğum
aynı sahil
aynı parka uğradım
yine aynı salıncak
utandım
salınamadım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!