Oldukca geniş ve dümdüz ovaların içinde, yarı sarı yarı yeşil renklere bulanarak katediyorum kilometreleri. Uzaklardan ezgiler dinliyorum kıvrılarak geçtiğim hüzün tünellerinde. Dağlar çıkıyor karşıma, salıveriyorum kendimi. Biraz meşe biraz söğüt düşlüyorum. Seni düşlüyorum. Sonra tarlasını nadasa bırakmış bir çiftçi gibi, düşlerimide nadasa bırakıyorum çünkü kaçmalıyım. Buğdayları öğütüyor nineler, ben seni öğütmemeliyim. Biraz gözleme biraz sıkma oluyor katığım.
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta