1985’te Balıkesir Bigadiç’te doğdu. İlköğrenimini Cumhuriyet İlköğretim Okulu, ortaöğrenimini Cumhuriyet Lisesinde tamamladı. Kamu Yönetimi mezunudur. Çeşitli sürelerle Artvin, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şırnak’ta yaşadı. Halen İzmir’de yaşamaktadır. Şiire ilgisi ilkokul yıllarında başlamıştır. 
        Sahne Tozu Tiyatrosu’nda iki yıl oyunculuk eğitimi almış, bir yıl oyunculuk yapmıştır. ArtAcademy ve Başkent İletişim Akademisi gibi kurumlarda: Oyunculuk/Dramatik Yazarlık/Yaratıcı Drama eğitimlerini görmüştür. Çağrı Radyo’da şiir programı hazırlamış ve sunmuştur. Kültür Kentleri Birliği’nde, İzmir Temsilciliği; birkaç yerel gazetede köşe yazarlığı yapmıştır. Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği çatısı altında Genç Aktivistleri kurmuş ve komite başkanıdır. Zaman zaman şiir dinletilerini İzmir’de gerçekleştirmiştir.
     2014 yılında Tiyatro Yöngeç’i kurmuş ve Genel Sanat Yönetmenliği’ni yapmaktadır.
Kitapları: 
Ateşlere Verdin Yüreğini  Şiir
İnançlar Mezarlığı  Şiir
Oynadığı Tiyatro Oyunları:
Yıl 2033
Troilus ve Cressida ‘’Truva’’
Oynadığı Sinema Filmleri:
Efe ‘’Bir İhanet Öyküsü’’
‘’İlk şiir kitabı olan Ateşlere Verdin Yüreğini, 2010’da yayımlandı. Biçim kaygısı taşımayan bu eserdeki şiirler aşk, yalnızlık, geleceğe güven ve inanç, unutamamak, fedakârlık ve pişmanlıklar gibi temalara gizemli ve yaşamdan zevk alan insanın bakış açısını taşımaktadır. 
2012’de ikinci kitabı İnançlar Mezarlığı yayımlandı. İnançlar Mezarlığı’nda modern insanın ruh çırpınmalarını, açmazlarını, dünyayı ve hayatı algılayışını varoluşçu bir yaklaşımla yansıtmayı başaran şairin ana izlekleri, sonsuz bir sevi arayışını yansıtan aşk ve ölümdür. Şiirin biçimsel özelliklerine de önem verilmesi açısından İnançlar Mezarlığı, şairin gelişim/değişim çizgisinin önemli bir basamağıdır.’’ Ali Arar 
 
Eserleri
Ateşlere Verdin Yüreğini
İnançlar Mezarlığı 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!