Üstümde kalın yün gibi bedenimi yoran,
Yağmalayan bir yük var.
İyi ki eğlenceli bir an,
İyi ki o kokun,
O, zamana meydan okumak isteyen hallerin vardı.
Günlerin araladığı mevsimlerden geliyorum,
Yeni güzel şeyler doğuyor,
Neşe saçıyor gelişiyle.
Hasret çağrısına uymalı,
Aşmalı yeri göğü hakka ulaşmalı,
Beyeh! gümbürtüsü kulak şişiren;
Nasıl olmalı gece.
Bu nasıl gün böyle; geçmedi,
Dinmedi gönlümce.
Hayali çizgilerde coşup taştım,
Bulamadım mutluluğu,
Koparamadım dalından hayat portakalını,
Tadamadım şu dünyanın tadılası yönünü.
Hayal penceremde seslenip durdu çocuk sesi ağıtlar,
Geliyorlar atlıları çocukların,
Bir selama bin alakayla geliyorlar
Geliyorlar- geliyorlar; kaçmak zamanıdır o halde.
Durup dururken çiğnediğin bu düzen hepimize aitti,
Girdiğin kalbi yıkık bıraktığını saymıyorum bile,
Adımız altın harflerle yazılmıştır,
Kan lekesi hiç çıkmamış,
Gözdeki yaş kurumamış,
Gene de pişman olmamış
Ve ölmüş
Üstelik öldürmeye de devam etmiş olan
O ana rastlayıp üzülmemesi üzerine kırmak zincirlerini,
Uzak mı uzak bir ihtimal olsa da seninle olmak;
Bu yenilgiyi nasıl anlatabilirdi ki mağlup olan.
Suçlamalar usanç verici,
Atlı adamlar ve sert kalemler gelir çeler güzel uykumuzdan,
Böler gecenin sıcağını,
Bir insan kalır boşluğunda kendisinin,
Yaralarına dem vuran gülüşünde bir sevi ölür,
Bir insan kalır anılarında düşleriyle,
Özledim der; duyulmaz,
Tanıtmaz kendini sana.
Yazınca anlaşılan,
Hüzne müsait,
Sabah ezan vaktinde horoz ötüşleri,
Uyumamaya yönlendirecek son çağrısıdır ömrümün.
Anlamaya gün yetse,
Gök karanlık ama yıldızlar ışıl-ışıl,
Güneş olmazsa da; dalgalar vuruyor, dinle, sahili.
Hangi günündeyiz bilmem ki Ağustos'un,
Gökte ay, mehtap,
Denizde yakamoz,
Gözlerin birer yıldız,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!