Biz küçükken zengin değildik
Ülke fakirdi
Bir kilo kıymadan
on iki çeşit yemek yapar
Bütün mahalle yerdik
Ama bu gücümüzü
Gözlerin
Bir meyhane kadar sıcak
Rakı kadar samimi
Gözlerin bir bahar bahçesi
Gözlerin
Gururla bakıyorum dünyaya
Sılaya gururla
Hasretle bahara
Tutsağım Aşklara
Sevdalara
Rüzgarın savurduğu yalnızlığımız oldu bizim, bu yüzden sevilmedik. Ruhun putperestliğine aşık olduğu gökyüzünün oğluyduk biz, kamçılandık. Biraz ondan biraz bundan har vurup harman savurur ağlardık. Ah etme sende üzme bizi yanar sen gidersen bu çağın arsız geçmişi. Üzülür gökyüzü, üzülür prangaların vurulduğu şimşek suratlı palyaço, üzülür ruh, üzülür 13 yaşındaki çocuk,üzülür üzülmeye değer olan her şeye üzülen asık suratlı çocuk. Unuttun mu? ruhum şeffaf bi bukle gülle kapında ağlardı Bittiğimiz gün ruh asıldı, çengel suratlı pergelimsi aşk; denize mıhlandı. Şimdi saltanatı sürer harabeler de yalnızlık, git yok olsun pervasız ayrılık.
Ecnebi aşkın yüzü yanar ruhunda, artık aşk hem beyaz hem siyah. Kelepçele yokluğu uyuştur beynimi senin olmadığın her satırda. Kan ağlar kan kusar küçük çocuk sana her kızdığında. İnsanın ameli güzel olsun ruhu bozuk olsa da, şah damarını kendin kes yüzün kızardığında. Akıl mı kalır aklını yitiren kronik seyirli depresyon geçiren akılsız da, Patavatsız ol kır seni kıran haysiyetsiz, onursuz insanları aldırma.
Hipomani’nin ilk evleri sanırım bu duygulara tercüman olunamayan kasvetle yaşanan
depresif atılımların Elektro konvulsif tedavisiyle ayakta kalmaya sarf ederken benliğimin üretken çabaları yeterli olur mu hayatı kucaklamaya bi fikrim yok ama,
Yoklukla yaşamış
Varlıkla yok olmuş
Bir hayatın öyküsüdür
Aşk;
Para huzur
kimine göre
Rüzgar’a aldandık
yoksa ağır abilerdik
Savurdu bizi
yokluğumuzdan vurdu
Yine de kalktık
Aşkı aradık
Gözlerimizden
yaşlar aktı tutamadık
Kanadı gençliğimiz,
saramadık
Bir vardık,
bir yoktur
Bu ne cürret bayan?
dur hele,
sakinleş biraz
otur şöyle en köşeye
şimdi anlat;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!