“Şu an yalnızca 3-5 saniyem var biliyorum, dur bir şey söylemene gerek yok, al sana çilek getirdim, ne olmuş olm dün yetişemediysem bugün olur-daha nolur, olsun… Sıkışık vakitler…” diyecektim… Vakit o kadar sıkışıkmış ki diyemedim, dedirtmedi bana içimdekileri bu lanet olası dar vakit!
3-5 saniye…
Yine geciktim, yine yetişemedim, yine kavuşamadım, yine başaramadım ve yine bir pencere ardından sana el sallarken buldum kendimi. Üç beş saniye. Yazıyla da rakamla da; önü ardı, hepi topu, azı çoğuyla da üç beş saniye. Yok. Yetişemedim. Vakit doldu, bu vakit oldu ve süre bitti. Sen gittin.
…
Gözlerin de gitti.
Sesin de.
Adın kaldı; yazılan yazılmayan her inşaat harcında, her tabelada, her sokak lambasında, her şarkıda, her şiirde, her gecede, her rüyada, her acıda, her neş’ede, kalpte, dilde, gözde ve gözyaşında… Adın kaldı.
…
Pazartesi serçenin yuvasını yapalım, var kafamda bir şey, umarım beğenirsin. Bir de son olarak, sana bir daha çilek getirmeyeceğim 😊
Hatta o kadar ki sana bir daha çilek getirirsem beni bir daha homofobik olmakla suçlayamazsın. Hoşçakal Zeynep, hoşçakal.
Kayıt Tarihi : 9.5.2025 18:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!