ateşi alnında taşıyan zaman
susturdu yarına kurduğu saati
eski bir cümle asıldı belleğin ipine
koptu sevinç inceldiği yerden
çözüldü mühür yalnızlığa mülteci kentin dilinden
iki büklüm topladı etrafa sıçrayan sözcükleri...
-ay oraktı göğün elinde
özene bezene büyütülen düşleri biçiverdi
her gece hüzzam akan nehrin içinden geçti
sinsi poyraz tenini yara bere içinde bırakıp kangrene çevirirken...
bağ bozumu yürekte güz serpintisi
irkilen dizelerde şizoid ünlem
cerh edilen dilini közle kelepçeledi!
kendi suyunda boğuldu zamirler
fiilsiz mısraların çoğaldı öznesi
-ölü bir kentin üzerine çöktü
sorgusuz infaz söylencesi
yalnızlık tiradında vazgeçemediğine seslenirken
yorgun defterleri yırtan gözyaşı seline yenildi
yerildi
ama bir aşka yetişemedi…
sesini sularla örtüp
beyhude gün doğumunu bekledi…
-izini süren hüznün gölgesinde elleri boşluğa kenetlendi
ömrünün körfezine biriken zehrin kefaretini ödemek için
unutulan bir şiire sardığı yüreğini hançerleyip
aşkın portresini kanıyla çizdi!
Kayıt Tarihi : 18.4.2010 19:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!