Entelektüalizmden Anarşiye (Hoca ile Çek ...

Naime Erlaçin
955

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

Entelektüalizmden Anarşiye (Hoca ile Çekirge 3 - Yamuk Yazı)

(Hoca ile Çekirge – 3. Bölüm)

-Hakkında şikâyet var Çekirge.
-Neymiş hocam?
-Abuk sabuk yazı ve şiirler yazıyormuşsun.

(Allah Allah, bu da nereden çıktı şimdi?)

- Kimse söylediğinden bir şey anlamıyormuş. Öyle diyorlar.

(Ben bir anlam çıkartsınlar diye yazmıyorum ki... Ne anlamak istiyorlarsa, onu anlıyorlar zaten. Ayrıca anlayan da pekâlâ anlıyor.)

-Ne yapmak lazım hocam?
-Basit ve anlaşılır yazacaksın.
-Yok yahu!
-Kendine gel sorunlu yaratık! Ben ne dersem o olacak. Benim adım 'Hoca'. 'Çekirge' değil.
-Emrin olur hocam!

(Sen öyle san! İfade özgürlüğümü sonuna kadar kullanacağım. Hele son günlerde canımı sıkan bazı durumlar var ki, yazmasam çatlarım…)

-Yine daldın Çekirge, “hayır” mı, “şer” mi?
-Tabii ki “hayır”dır hocam... Sorley’in* tüm varolan nesneleri kapsayan “olgular alanı” ile “değerbilimsel alanı” arasındaki örtüşmeyi; öznel varlıklar ile nesnel olgusallıklar arasındaki ilişkilendirme sırasında ortaya çıkan altgüdümsel etkileşim ve bunun ahlâksal değerlerdeki izdüşümünün kişilik üzerindeki özgürlükçü ve/veya bağlayıcı sonuçlarına dair bir yazı tasarlıyorum.

-Sus bre, Katil edeceksin beni!
-Hiç öyle şey olur mu hocam? Entelektüellere hitabeden bir yazı çıkartmaya çalışıyorum burada. Çok ciddi bir iş bu...

-Başlarım senin entelektüalizmine. Arabesk bir memlekette kaç tane entelektüel var sanıyorsun? “Entel”den geçilmiyor ama ortalıkta entelektüel falan kalmadı artık. Olanın da sesi soluğu çıkmıyor zaten. Kim okuyacak sanıyorsun seni?

-Kimlik bunalımına girdiğinin farkında mısın hoca? Bu gidişle ticari yazarlara benzeteceksin beni. Oturma guruplarının rengine uygun tablo arayan sanatseverlerden kaçıp da sığındım edebiyat dünyasına. Ticari ressam olmayalım derken, ticari yazar mı olacağız bu yaştan sonra? Olacak iş mi şimdi bu! Tamam, buldum. Anarşist olmaya karar verdim artık…

- Git gözüm görmesin! Okunabilir bir şeyler yaz da, ne yazarsan yaz Allah aşkına!

-Emrin olur hocam. O halde, anarşist şiirlerde buluşmak üzere hoşça kal.
Kalasın sağlıcakla…

(Sen hoca isen, benim adım da Çekirge. Sakın unutma! Ben ne istersem onu yazarım. Tamam mı?)

……………..

(*) William Richie Sorley (1855-1935) : Ünlü İngiliz kişiselci düşünür.

(27 Ekim 2003)

Naime Erlaçin
Kayıt Tarihi : 27.10.2003 22:16:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ayşenur Yazıcı
    Ayşenur Yazıcı

    Vay vay vay!
    Tüyap kitap fuarında eski bir dansözün 'erKEKler nasıl pişirilir' adlı kitabının önünde imza kuyruğunda yaklaşık 150 kişi varken;karşı standta edebiliği hiçbir kültürel ortamda tartışılmayan Tuna Kiremitçi 10-15 kitabı imzalarken ve salonun diğer köşesinde, gazeteciyken aldığı yazım ödüllerinin yanı sıra arasında edebiyat ödülüne aday kitabı da olan bir zavallı kendini şair zanneden tv süsü bir spiker kadın 15-20 kişiye kitap imzalıyorsa,
    bu memlekette koltuk rengine göre tablo alanlardan biraz da şiir sitesine şiir yazdığını sanan insanlar da sorumlu değil mi?...Ya da pop-star yarışması düzenleyip sanata kıymetler kazandıranların, ya da haber bültenlerinde bir futbolcunun kız arkadaşıyla ayrıldığını 3. önemli haber olarak verenlerin, yahut ramazandan ramazana dini olduğunu hatırlayanların rolü yok mu?
    Çekirge filan hikaye artık..Zıplamayı bilmeyen kalmadı..Kauçukta herşey zıplıyor..Ortam plastik..Hayatlar palstik...enteller plastik..iltifatlar,yalakalıklar plastik...şiirler de artık plastik..
    Sağlıcakla kalın bari...

    Cevap Yaz
  • Umut Gül
    Umut Gül

    ivit hocalar ve çekirgeler hep vardır,
    kimin neyi çok bildiği ise hep tartışılır...
    önemli olan kimin neyi bildiği değil kimin neyi doğru yaptığıdır sevgiyle

    Cevap Yaz
  • Ecdat Armağan
    Ecdat Armağan

    Değerli şairlerimizden Sayın Bölükbaşı'nın yorumunu okuduktan sonra,acaba farklı bir yazı mı okumuşuz düşüncesine kapıldığımı belirterek başlayacağım sözlerime.Anladığım kadarıyla Sn.Erlaçin mizahi bir pencereden bakarak duygularını dile getirmiş,yazı içindeki (Sn.Bölükbaşı'nın deyimiyle) şiddet unsurunu defalarca okumama rağmen görememiş olmamı değerli yorumcu mazur görür sanırım.Şiirlerini uzun zamandır okuduğum Sn Erlaçin'in de, gerçek entellektüel kavramını,geleneksel anlamı içinde,düşünsel veya zihinsel etkinliğe yönelmiş,bilgili,değerlendirme ve eleştiri gücü yüksek,topluma öncülük etme misyonu yüklenmiş aydın,çağdaş kişi olarak tanımladığından kuşkum yoktur.Öte yandan eğer yanlış anlamadıysam,Sn.Can Dündar'ın sözü edilen popüler kültür sorgulamasındaki 'en üst düzey yaşayanlar' la 'entellektüel' arasında Sn. Bölükbaşı'nın kurduğu bağ'ı da kavrayabilmiş değilim. 'İyi yaşama özlemi'nin toplumun her kesimine hakim bir düşünce olması kadar da doğal bir şey olamaz.Önemli olan o yaşamı gerçek kılacak koşulların sunulup sunulmadığıdır.Bir eksiklik varsa bunu sadece yöneticilere bağlamak ta pek doğru olmaz,çünkü unutmayalımki o yöneticileri de seçen yine halktır.Ve o halk'a aydınların bugüne kadar doğruları hiç göstermediği suçlaması da biraz insafsızlık olur düşüncesindeyim.Asla bir tartışma açma niyetinin bende de olmadığını söyleyerek,Sn.Erlaçin ve Sn.Bölükbaşı'na derin saygılarımı sunarım.

    Cevap Yaz
  • Oğuzkan Bölükbaşı
    Oğuzkan Bölükbaşı

    bu ülkede yaşayan aydınların en büyük açmazı, kendilerini hep halkın çok üzerinde görüp, buna rağmen evrensel eserler verememeleridir.Altmışbeşmilyon nüfuslu bir ülkede dünya çapında aydın sayısı bir elin parmaklarını belkide iki elin parmaklarını geçmez.Aydın kendini halkın o kadar üzerinde görür ki o nedenle halkın kendisini anlmadaığı gibi, kendisi de halkı anlamaz. o zaman aydınımız çıkar halka rabesk falan der.Aydınımız öyle bir açmazdadır ki, bireysel özgürlükten sözederken kendi halinde yaşayan halkın bireysel beğeni özgürlüğünü küçümser ve niçin halkın beğenisinin bu olduğunun farkına varmaz. En güzel soruyu Can Dündar popüler kültürü sorgularken sordu niçin dedi en üst düzey yaşayanlar ile alt seviyede yaşayanlar aynı dizi kahramanını seviyor, aynı müziği dinliyor. Bunun üzerinde düşünmek gerekir.Ülkemizde medya, aydın kesimin elinde medyaya sahip olma şansı yok halkın ve bu medya halka ne sunuyor bir bakın, aydınları sorgulayın halkı sorgulamak yerine.Halk hangi güzel eseri red etmiş onu söyleyin.
    İkinci husus aydının öğrenmeyi red edip hep öğretmen havasına girmesi, okuma yazma ortalaması ilöğretim üçüncü sınıf olan bir ülkede halkın içinde olmayan aydınlar, halkın ürettiği güzellikleri mesela dili, mesela giysileri mesela halk edebiyatını mesela türküleri mesela şarkıları bir kenara itip tümüyle insanlara arabesk yaftasını onlara yapıştırıyorlar. Naime hanım maalesef bu yazınızdaki şiddete katılamıyorum, ben siyasetçi olarak yıllarca halkın arasında gezdim, onların özlemlerinin de iyi yaşamak olduğunu biliyorum, sizin içinizde taşıdığınız isyanlara benzer onların içlerinde de isyanlar var.biliyorsunuz dünyada halkını küçümseyen tek aydın gurubu bizde var mamalesef, değişim halksız olmaz bu bir ikincisi siz doğru bildiğinizi doğru yaparsanız güzeli sunarsanız bu insanlar anlar ve öğrenir bu iki..yazdıklarım tartışma açsın istemiyorum ama sorunlu olan halk değil aydınlar ve yöneticilerdir benim fikrimce. Sağlıcakla kalın

    Cevap Yaz
  • Muammer Çelik
    Muammer Çelik

    Hoca bildigini okur... talebe onu taklit eder...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (7)

Naime Erlaçin