Bir sokak dolusu,
İstanbul kokladım bu gün.
Televizyonlardan yani,
Gözlerimden süzülmedi yine,
gurur barajından taşamayan.
Duygu yüklü arsız bulut.
Uzat ellerini yağmurda ıslandım çok.
Beynimden aşağılara aktı damlalar.
Çok uzadı da uzaklarda olmak sesinden.
İçimde sızı kaldı, kalbimde izi.
Sıkıldım tutuklu bakmaktan sabahlara.
Gökyaşları yağıyor gökyüzünden.
Yağmur damlaları bedenimden akıtıyor aşağılara...
Severek ve isteyerek işlediğim günahlarımı.
Artık yeni biri olacağıma söz,
Artık olgun biri öleceğime söz.
Siz beyaz elbiseli bakireler,
Bebeklerinizi elinizden aldı onlar.
Bileklerinizi doğrayan sistemin altında.
Emziren emzik misali ağızlarınızda.
Ve kabus gibi düşlerinizde kirli aynalarınınız.
Süs yumağı plastik kalpliler.
Oyuncak bebekleri kadar gururlu genç kızları.
Ve Orospu fısıltısında sokakları.
Seni şehir gibi sevmedim ki İstanbul.
Yalan dolana boyalı ev böreği.
Puslu yalnızlık caddesinde bir simitçiyim ben.
Sevgililere susamlı satarım.
Ama onlar buraya hep tek gelirler.
Nesin senden önce kimim ben?
“Felsefeye giriş” tadında bir hayatmı bu?
Yoksa okuduğumuzu halen anlamadık mı ki?
Hayat bize acır gözlerle bakıyor.
Bedenimi bazen isyan sarıyor neden,
Cümleden cümleye anlam zıplaması gibi deliyim ben.
Bazı günler bir dağ tep hayranı doğayı koklayarak.
Bazı günler beton tepingeni yolları arşınlayıp.
Ya ben bu şeyi beceremiyorum.
Yada hislerimin Türkçe de karşılığı yok.
Susuz topraklarda bir bekleyen.
Uzaklara daldı gözleri gene.
Acı içinde kıvranan çıplak kuş.
Eski özgür şarkıyı söylesene.
Evde yalan oldu oyuncaklar.
Mandallara tutturduğum adamlar öldü.
Bir kova kum aktı gölgelerden.
Kum saati doluyorken gözlerime.
Beynimde inliyorsunuz sözler.
Ve bilmiyorsunuz.
Beni benden saklıyorsunuz.
Hayat bana göz kırptı, kaç artık gözyaşı.
Güneş geç kalacak, az daha kal gece.
Sessiz çocuk çığlıklarda, yine göğsüm sızlıyor.
Umut dağların ardında bir masal kızı.
Damla damla düşüyor kelimeler gökten.
Ben gözlerimi kapadım ışığa.
Para toplarken ellerim fırsat tarlasından.
Yüzüm dönmeye utanıyor gerçeğe.
Gözlerim acıyor artık.
Bakamıyorum aynadaki adama.
Yalana bulanmış bir gerçek.
İçinden çıkamadığım bu kuyuya.
Al beni götür sümüklü küçük kayıp çocuk.
Kaçamazsam kendimden çok canım yanacak.
Ellerini uzak tut kadın, ve sahte dokunuşlarından.
Çocuk koştur şimdi beni gölgelerimden saklayarak.
Özgür hissettiğim yalnız, yaş topraklara koştur.
Ağlayan kadınlar lahdine yatır bedenimi.
İçinde yüzen ruhumu kandırma artık melek.
Ağlamam boş değil, içimdeki çocuk, ölecek.
Kayıt Tarihi : 6.7.2006 23:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!