5-] Artık fermuar bu nicel birikimleri taşıyamayıp, fermuarın açılışı bu olguyu göğüsleyen bir kapanış ve düzenleme de olmak zorundaydı. Komündü savunma şekli, komünün dallanan, çatallanan işlev bağıntı girişmeleriyle yarılmıştı. Artık komün içi unsurların çelişmece yaşantılımı, kendi içlerinde birbirine tehdit olan bir grup dayanışmalarına (özgür-köle biçimli sınıf dayanışmasına) doğru dallanıp budaklanmıştı.
Gelişmeler yerleşik hayatla, araç kullanımdı, özel mülkiyetti sürecin nicelenmesini hızlı bir bilgi birikmesini sağladı. Biriken bilgi yaşamla olan bağıntı ve karşılıklı eytişimi sonucundai süreç olay ve girişmelerini hızlandırdı. Bu akış, sürecin onlarca olan enstantanelerinden, onlarca kez dallanıp budaklanıştı olan seyirlerden birsidir.
Sosyal birlikti komün dönemde insanın içinde ne iyilik fikri vardı, ne de insanın erdemi vardı. Ve ne de kötülük erdemsizliği vardı. Komüne değin sağlayıştı olanların paylaşımı içinde erdemi erdemsizliği bilmek yoktu. Ancak bu sağlanışlardan yoksun olmak, bunlardan mahrum olmak, kıtlık, felaket ve dış çapulla olası olmadıkça ortada yoktu.
Sağlanışların yokluğu felaketler boyunca da, felaketin hep birlikte paylaşılan bir durum olduğundan, komün kardeş insan husumetti duyguları pek pek tadamamıştı! Ta ki özel mülkiyetin ortaya çıkışına değin, insan diğerini mahrum eden sahibi etlikleri bilemediği için, temel ihtiyacın sağlanışına dek olan yoksunluklar nedeni ile insanın içine düşecek olan şeytanlıktı olan fesadı da pek, bilemiyordu. Açıkçası bu komün dönemine, bugünkü ilişki biçimimizin bir yansıması olan mantıklı düşünme açısı ile bakaraktan anlamamız; hemen hemen, olası olmamaktadır.
Erdem bu dönemlerde, buyuran bir totem algının, sağlayıştı yararına boyun eğen tabu sak tutumdu. Tabu, bu paylaşım ilişkilerini destekleyen yaptırım ve sosyal yaşantılı kazanımlardı. Mülkiyet iyeliğiyle birlikte, çeşitli nedenle oluşan, mülklü-mülksüz ilişkisi, belirmişti. Mülksüz, mülklünün malına hırsızlık, haset ve çapul ederken; mülklü de, mülksüzün; emeğine olan tasallutla, çapul ve hırsızlığa başlamıştı.
İşte yeni işlev, yani bağ ilişkisi; yeni girişmeye dek olan değiştirici dönüştürülmenin fermuar açılış ve kapanıştı kurallaşması içine, insanın sızlayan ve sızlatılan durumlarını da girdirmişti. Artık mülkü olanın fesadı ile mülkü olmayanın fesadı, insan içine bir kez girmişti. Artık insanlık tarihi bu eşitsizlik alan devinmesi üzerine gelişecekti.
Çünkü en temel zorunlu sağlayıştılar, kişiye değin yararcı olacak dış girdiler, yeni kuralsal biçimlerle, bu mülklü-mülksüz; özgür-köle ikizleşmesi üzerinden anlamalarla ilişkilenip kurumlanıp, dış dönüşüm olur dolaşacakla (toplumsal otorite ve inanç otoritesi üzerinde dolaşacakla) ancak birey yararı olabilecek, meşru girdilere dönüşebiliyordu!
Artık kişilerin ahlakı vardı. Artık kişilerin sızlayan ya da sızlamayan bir yürekleri vardı. Şeytan insanın içine mülkiyetin sağlanış yararı olacakla girmişti. Tüm çağlar bu şeytanı çıkarmakla uğraşacaktı. Ama bu nafile idi. Şeytan bir kesimce lanetlenirken bir kesimce evetleniyordu. Şeytan eşitsizliğin ta kendisi idi. Bu eşitsizlikçi şeytan dürtmesi, çok karmaşık toplumsal ilişkilerin bağıntı döngüleriyle, insanın en büyüklükle (evren) organizesi ile ve en küçüklük lükler organizesi olan atom ve gen organizesini, görmesine değin uygarlaşmasına yol açmıştı.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 14.12.2010 11:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/12/14/enstantane-5-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!