Enkaz-ı Vicdan Gazze'nin Mirası

Ahsar Zerefşan
56

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Enkaz-ı Vicdan Gazze'nin Mirası

Kapının Nidası;
“Ben ki, eşik idim; dâhil ile hâricin arasında bir hicap.
Geleni ‘Merhaba’ ile, gideni ‘Selametle’ ağırlardım.
Şimdi yüzümde nâmahrem bakışların gölgesi,
Lâl kaldım, sükûtumda bir ümmetin matem sesi.
Ben ki, emin bir mahaldi, nasıl berhava oldum?”

Pencerenin Şehadeti;
“Çerçevemden süzülen şua, mülkün nûruydu;
Tecelli eylerdi odalara, sabahın ilk müjdesi.
Şimdi bakışlarım kana bulanmış, camım kefensiz,
Gördüğüm, Burak’ın kanadı değil, zehrâlî bir ateş.
Ben ki, bir âlem-i mana idim, nasıl bir cehennem deliği oldum?”

Duvarların Mersiyesi;
“Her tuğlamda bir hatıra muharrer, her sıvada bir emek.
Çatlağımda filizlenirdi sabır, köşemde saklıydı vakar.
Şimdi yıkıldı ulûviyetim, her taşım bir mezar taşına dönüştü.
Üzerimde resm-i geçit yapan, artık ecelin süvarileri.
Ben ki, sığınak idim, nasıl bir münferid mezara döndüm?”

Sofra'nın Ağıtı ;
Üstümde nefesler karışırdı, ziyafet-i Rahman’dı adım.
Lokmalar, şükürle kalkar, bereket yağardı avuçlara.
Şimdi sînemde, açlığın soğuk demiri, nîm-ebruların gölgesi.
Bir parça ekmek, mûcize-i Musa oldu yetim ellerde.
Ben ki, paylaşmanın mihrabıydım, nasıl bir infial taburesi oldum?”

Yatağın Feryadı;
“Levh-i emelimde uyurdu masumlar, rüyalarıyla süslerdim geceyi.
Yorganım, emniyetin timsali, yastığım huzurun tahtıydı.
Şimdi ben bir mihnet yatağıyım, uykusuz gözlerin korkusu.
Uyku değil, vaveylâ-yı firkat sarar sînemi.
Ben ki, sükûnun kollarıydım, nasıl bir ıztırap döşeği oldum?”

Kitaplığın İnlemesi ;
“Varidatım hikmetti, satırlarımda gezerdi ruh-i kâinat.
Bir harf, bir kılıçtan keskin, bir nokta, bir ummandan derin.
Şimdi sahifelerim, açlığın ateşini yakmak için yırtıldı.
Mürekkebim, yaralara merhem olmak için ağladı.
Ben ki, ilmin beytiydim, nasıl bir hezâran çöplüğü oldum?”

Aynanın İtirafı;
“Aksimde tecelli ederdi hüsn-i mümin, suretler saf ve pak.
Her bakış, bir âleme açılan pencere, her tebessüm bir dua.
Şimdi çatlak çatlak, paramparça yansıtıyorum vahşeti.
Güzellik değil, hüsran baktığım her yere.
Ben ki, cemalin aynasıydım, nasıl bir sure-i kıyamet oldum?”

Halının Son Nefesi ;
“Desenlerimde nakşolunmuştu kadim bir medeniyetin izi.
Üstümde secdeye varan alınlar, zikreden diller vardı.
Şimdi üstüm çamur ve kan, bir şehidin son yorganıyım.
İlmeklerimde artık sevgi değil, savaşın çamuru saklı.
Ben ki, sıcaklığın dokumasıydım, nasıl bir soğuk kefen oldum?”

Tencere'nin Isyanı ;
“İçimde kaynardı hayat aşuresi, komşuya giden kaşık bile kutsal.
Ateşim, ocağın ruhu, buharım evin nefesiydi.
Şimle içim bomboş, karnımda açlığın ağır kurşunu.
Kaynattığım son şey, gözyaşı oldu anaların.
Ben ki, bereketin kazanıydım, nasıl bir yeis çanağı oldum?”

Evin Temelinin Son Sözü;
“Ben bu diyarın hafızasıyım, toprak ananın sadık yadigârı.
Altımda uyuyan cedlerim, üstümde koşan torunlarım vardı.
Şimdi bir şeb-i yeldâya döndüm, bir kasırganın göbeğindeyim.
Barınakken kabir, evken harabe, insanken rakam oldum.
Lâkin! Bu enkazın altında, yeşerecek bir tohum-ı iman var.
Bir gün, bu sükût, bir tekbir ile bozulacak.
Ve ben, yine bir eşik olacağım;
Bu sefer, zulmün hâricine, adaletin dâhiline açılan…”

(Ahsar Zerefşan/Denemeler- ENKAZ-I VİCDAN: GAZZE'NİN MİRASI Ekim 2025)

Ahsar Zerefşan
Kayıt Tarihi : 23.10.2025 09:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!