Gecemden uykuyu söküp aldilar,
yüzümden gamzeyi: Aynalara
durdum günden güne,
boy aynalarina serdim posumu,
vitrinden vitrine bir cinnet,
gezdim: Mevsim sonu gelirken
Bazı yolculuklarımı Gece`ye benzetiyorum ben.
Kendi karanlığımın, ama bir başkasının uykusunun içinde başlayan, gelişen seferler onlar.
Kaybolmaktan, kayboluştan söz etmiyorum tam; aramanın, yaklaşıyor olma duygusunun çekirdeğinden eksik olduğu birkaç yolculuğun yanından geçtiğim oldu, ama hiçbirini Gece`yle, gecelerle örtüştüremedim bu nedenle (...)
Dönüp, dönenip duruyorum olduğum yerde; gövdem, sıkıştığı köşede güç bela hareket ediyor, görmeyi henüz bilemiyorum gerçi, gene de yavaş yavaş sertleşen kafatasının dibindeki bir ekrandan hiçbirini teşhis edemediğim görüntüler ölçüsüz bir hızla akıyor.'
'Bu sarı, tok tütünü senin için
ayırdım; senin için soydum
domatesin kabuğunu, senin için
dildim, tuzladım'.
'Senin için perdaha çektim içimdeki
Pus, sis, alaca
bir tesbih saatler,
çeviriyorum.
Bir düğme açıyorum yakamda,
bir başka düğme kapanıyor,
çıkıp yürüyorum
Takvimin, ağır, kadınsı dönüşünde hayat musluğuna biriken
anları paylaşamıyor insan kimseyle : Ne coşku, ne buruk tad, bir
lokomotifin ardına taktığı iki som düş vagonunu geri geri
koyağa söküşünden sökün eden o yabanıl, unutulmamış duygu
ve her sabah, aynı pencereden aynı gözün aynı görüntüyü
bulup retinede doğurduğu yumuşak ayar: Saf beyaz dumanın seke
Zaman da değil
Gidilebilse, ne çok iz kalıyor geride.
'Belki zaman', diye düşünüyor adam:
'Zaman eksiltebilir birikeni'. Oysa ne
zaman, ne de ona benzer şeyler - ona
Bekledik, gelmediler. Açtık
pencereleri, kulak kesildik seslere
gündüz ve gece, taradık tek tek
istasyona inen yorgun yüzleri,
ufuktaki lekelere ayarladık dürbünü:
Bekledik, kırık, gelmeyeceklerini
Yıldan yıla geçerken
hikayeler topladım evlerde,
çıkından çıkına doldum taşırdım
hiç bir yere sığmayan
ölüm dirim haberlerini,
çıkamadığım yokuşları
Gümüş düşlerimin içinde dolaştı
geceden geceye
iri ğöğüslü Tatar kadınları
ve köpük köpük bir at,saçakları dövdü yağmur,saç damlarda
bir akordun merdiveninden
aşağı yukarı tırmandı
Hangi kapıdan girsek
bir üçgen kuruyoruz seninle
ikimiz sığamıyoruz bu odaya,
bir fol düşlemek gerekiyor
kesintisiz ötekine. Uzaktaki
bir dost, yakındaki bir eşya,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!