Enige gızıp! Şiiri - Yusuf Ziya Leblebici

Yusuf Ziya Leblebici
512

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Enige gızıp!

“Noluyo lo dedim bağırarahdan
Bizim garı dedi köpek gunnuyo,
Dedim ne aglarsın hıçgırarahdan
Cazı garı dedi, enik gelmiyo”

Enigine de başlaram sana da… Ula sıcacıh bir çorba goy önüme. Şeher ekmegi dedin almadım mı, seni tandırlardan,
yuha ekmeginden gurtarmadım mı. Fistan dedin, en fiyahalısından almadım mı, Döşek dedin, goyunların en yumuşagını gırpmadım mı.
Ula yemegin mi yog, fistanın mı, yatacah döşegin mi yok.
Emme senin gozünde benim bi enig gadar degerim yok he mi…

Yoh böyle olmir, varam gedem gaveye,
sana diye vuram 66 nın gözüne gozüne…

Zalımın Şerefinen, garaların İrbaam gizli gizli fisirdeşiyler…
Gettim “nedir gardaş çevirdiginiz dümen” deyi. Başladılar anlatmaya. İstanbul’a her geden böyük paralar gazanıymış.
Köye dönünce de aga oluylarmış…

Bogulacasan böyük denizde bogul dediler
Ben bogulmak değel yüzmek isterem dedim
Ögrenirsen gemiye gaptan olursun deyince
para gazanacak kapının adıresi var mı dedim
İrbaam cebinden bir kaat çıharıp veriverdi…

Gece garıya açtım, yarın gediyom hoşcagal
Sen degerimi heç mi heç bilmesen de
İstanbul’dan beni çagıriyler muhtaçlar herhal
Sen artıkın beni unut, eniginle baş başa gal

Hayallarimi doldurup haybeme
Vardım böyük şeherin tam göbegine
Kagıtda yazdıgı gibin bindim hızlı tirene
Yanlışlıhınan iniverdim merter denen yere

Adırese de topgapıdan bin, son durakta in yazıyodu.
Köşedeki gıza soram dedim. Yanaştım yanına, anam bu ne gozellik, bu ne kaymah… Vallah hamdinin bakkalındaki lokumlar gibin duruyo.
“bacım topgapı nirde” diyiverdim.
Diyiverdim de pişman oldum. Ardını dönüverdi birden.
Yere dogru egilip de etegini sıyırmaz mı!
“top da benim, kapı da benim…”
Uyyyy-,o da ne! Oracıgda donuverdim.
“sen paradan haber ver, senin adıres şu çalılıkların ardında” demez mi!
Tavuğun köpekten kaçar gibin vallah arkama bile bakmadan
nasıl da gaçıverdim sormayın.

Erkek midir garı mıdır
Önü başga ardı başga
Melek midir şeytan mıdır
Bu ne biçim gavur soyha

Herif desem heç yahışmaz
Çiçek gibin de heç kohmaz
Her yerini boyayıp da
topgapıya yolcu almaz

hem topum diyir hem de gapı
Ula bu ne biçim bir yapı
Balkonları vardır emme
Çok garışık bodrum gatı

Neysem geldik topgapıya. Bindik dolmuşa. Dıha basa dolu.
Ne sagıma dönebiliyom ne de soluma. Yaylandıhca bi onun sırtına bir bunun… Derken bir kadın cazgır gibin basdı çıglıgı..
Şöfer hemen bagırdı “kim ulan bu fortcu ”…

Anam, fortcu dedi.
Hemen atıldım “ben de fortcuyam gardaş” diye. Ula ne bilem bu memlekette fortculara gıcık olduklarını…
Demek ki burda massey fergusoncu olacamışık..
Neysem herifler fortcuyam diye dagıtıp attılar beni yola.
Başga bir dolmuşa el galdırıp durdurdum.
Şifere “valla gardaş ben fergusancıyam” dedim.
Herif gülerek “gel dayı, biz müslümanık, dinimizde hoşgorü vardır” dedi, para da almadı emme, ben bişeycik anlamadım.

Takım tutar gibin marka tutiyler
Fortcuyam dedince döviyler
Ula benim şerefsiz traktörüm
Seni burada heç mi heç sevmiyler

Dinimizde de fergusonun yeri varmış
Bizim gibin koylüler hep cahal galmış
Bizim imam memed heç demiydi emme
Demek ki o da bek bir şey anlamamış

Vallah eccik para gazanayım
Hemen gedip Fergusan alayım
Önüne de gocaman bir yazıyla
Fergusoncuyam gururluyam yazayım

Neysem, düşe galha, gaybola bula vardım Eminönü amele pazarına…Adıresede yazdıgına gore, İrbaam’ın tanıdıgı herif burada şef gibin bir şeymiş.
“Sabayiddin Ustayı ariyem gardaş” deyince hemen gosterdiler.
Sabayiddin abi benim gozüme baharah, “ seni gozüm bir yerden ısırıyor” demez mi!
Eh ne de olsa ganı gaynadı torpagımın. Bana sahap çıkıp hemen bir çay söyledi. Çaylarımızı içerikene de bu böyük şeheri anlatmaya başladı.
“Para gazanmah golay, yeterkine sen iste” deyince curburlop “ben hazıram, hemi de gece gündüze razıyam” dedim.
“Kız sen iste yeterki” deyince biraz bozuldum emme, çahdırmadım!
Torpagım Sabayiddin “akşama işe çıkacaz, sana benim elbiselerden ayarlarız” diyerekden bana bir çay daha söyledi.
Vallaha ganım durmuyo yerindeşırıl şırıl bir o yana bir bu yana çaglayıp duriyi. Sankim Sabayiddin kırk yıllık arhadaşım.

Aşam oldu işe çıhacaz. Gardaşım bana bir fistan getirdi.
Vallah gozlerim nasıl doldu anlatamam. Daha ilk gunden yengesine hediye almış garibim… Ağlarıkene sımsıkı sarıldım torpagıma.

Kapı birden açılıverdi! ...
Anam, merterde gordügüm erkek garısı garşımda!
İçim cız dedi vallah. Burdada mı çıktı garşıma bu bozuk gavat!
Gozlerime baharah “naber yakışıklım” dedikten sonra, Sebayiddin‘e döndü, “Kız Sebahattin, yeni iş arkadaşımız bu mu” deyiverdi.

İşte en son o anı hatırlıyom hakim bey! ...

Enige gızıp da geldik ta buralara
Az galsına düşecedik kotü yollara
Gız Sebayiddin’e aldanıp da
Gidecedik Merter’de koprü altına

Vurdum hakim begim, hemi de acımadan
Vurmasaydım olacadım tumandan
Erkek geldim bu goca şehere
Top olarak nasıl dönecedim utanmadan

Ganununa gurban olam agam
Bırah beni köyüme yoluma çıham
Çok ders aldım, bi an önce gidem
Fordu satıp da ferguson alam

Önüne fergusoncuyam gururluyam
Arhasına da “sagolasın hakim begim” yazdıram! ! !

Yusuf Ziya Leblebici
Kayıt Tarihi : 16.3.2009 15:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nurhayat Nalçacı
    Nurhayat Nalçacı

    Şivenin muhteşem kullanımı yanında akıcılık, anlam zenginliği ve gülümsetmeler ihmal edilmemiş bir eser. Tam bir Üstad eseri, kutluyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Yusuf Ziya Leblebici