Engelli Birey Ve Toplumsal Algılarımız

Muhammed Aheng
60

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Engelli Birey Ve Toplumsal Algılarımız

Engelli; bedensel, zihinsel veya duyuşsal aktivitelerinden herhangi birini veya birden fazlasını günlük hayatta normal olarak kullanamayan bireydir. Türkiye’de bu oran yaklaşık 8.5 milyon civarındadır.Toplumumuzun en çok kanayan ve bir türlü kabuk tutmayan aksak yanlarından bir tanesidir. Hakkını vermek gerekirse son zamanlarda devletin engelliler konusundaki mantalitesi çok değişti. Önemli derecede adımlar atıldı. Bu insanların hayatlarını kolaylaştırmak için maddi- manevi bir dizi değişiklikler yapıldı. Bu bireylerin toplumun doğal bir parçası olduğu anlayışı kabul görmeye başlandı. Bakıma muhtaç engelli bireylere ve bu bireylere bakan kişiye aylık bağlandı.Özellikle büyük şehirlerde bu bireylere yönelik eğitim kurumları ve sosyal alanlar inşa edildi.Sanki topluma karşı bir kusur işlemiş edasıyla kendilerine reva görülen “Özürlü” kavramı yapılan kanuni değişiklikle “Engelli" olarak düzeltildi. Atılan tüm adımlara rağmen toplumun engelli algısında çok ciddi değişimler olmadı. Toplum, bu bireylerin var olduklarını,toplumun doğal bir parçası olduğunu kabullenemedi. Bağrımıza basmamız gereken bu insanları hep görmemezlikten geldik.Ya da sadece “ah”, “of” sözcükleri kullanarak onlara acıdığımızı dile getirdik.
Yıl 2006, aylardan nisan. Mersin Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü'nde seminerdeyim. Konu özel eğitim. Püfür püfür esen rüzgar ve sallanan palmiyeler gönülleri mest ediyor. Karla kaplı haşin bir bölgeden, sıcak ve nazenin bir ile gelmenin keyfiyle içimiz kıpır kıpır. Hemen yanı başımızda bulunan sahilin güzelliğine, temizliğine hayran kalmamak elde değil. Sahil boyunca yerde çöp bulmak neredeyse imkansız. Seminer binası ile Akdeniz’in gizemli maviliği el ele, kol kola…Bir haftalık seminer konusu “Engelli Birey.Çok fazla aşina olmadığım bir kavram.Engelli bireylerin nasıl eğitildiğini yakinen görmek, onların dünyasına girip yaşadıklarını bir nebze de olsa hissetmek…Kurs hocalarımız engelli bireylerin eğitimi ile ilgili takip edilen aşamaları teorik olarak anlattılar. Kürsüye çıkan her bir hocanın anlattığı şeyler yüzümüze bir tokat gibi iniyor. Bir eğitimci olarak yanlış tutumlarımızın farkına yeni varmanın utancını yaşıyoruz. Yıllarca sıradan bir insanın algısıyla hareket etmenin verdiği mahcubiyeti kızarmış yüzümüzden okunuyor.Birkaç gün sonra engelli bireylerin eğitim gördükleri okulu ziyaret ettik. Farklı engel gruplarına eğitim veren bu okulda gördüklerim bu konudaki bilgilerimi,anlayışımı değiştirdi. Bu bireylerle ilk defa aynı ortamı soluyorum. Kimi otistik, kimileri de zihinsel engelli. Onları yakında görmek, Yaşadıkları zorlukları tahayyül etmek… İçimde biriken kesif duyguları dışa vurmamak için kendimi alabildiğince zorluyorum. Çünkü onlara karşı sergilenecek her türlü acıma ve ağlama tezahürü onların ıstırabını daha da derinleştirecektir. Engelli bir çocuğu olan öğretmen bir babanın seminer salonundaki sunumu yürekleri dağladı. Zihinsel engelli çocuğunun yaşadığı, yaşattığı zorlukları anlatırken çoğumuz göz yaşlarımıza hakim olamadık. Zihinsel engelli çocuğu kimi zaman gecenin zifiri karanlığını aniden feryadı basarak; kimi zaman da gecenin sessizliğini kırdığı bardak ve tabaklarla bozuyormuş. Gece uyku tutmayan bu çilekeş çocuğun canı iyece sıkıldığında evdeki tüm muslukları açık bırakıp evi göle çeviriyormuş. Etrafta hangi mahalle sakininin bir camı kırılırsa, hatta ayağına diken batsa adres belli…Gizliden evden kaçıp ıssız sokaklara karışan çocuk günlerce tüm aileyi perişan ediyormuş. Çocuğundan olayı dışarı çıkamayan, misafirliğe gidemeyen ve misafir kabul edemeyen bu aile hayatın ağır imtihanına nasıl göğüs gerdiğini hayal bile edemiyorum. Kendilerini Sosyal hayattan tamamen soyutlayan bu ailenin yaşadığı dramı empati kurarak hayal ettiğimde titrediğimi hissediyorum.Engelli bireyin aileye yaşattığı tüm zorluklara toplumun engeli de eklenince tam bir cehennem hayatı ortaya çıkıyor.
Yıl 2013, aylardan ekim. Sararan ve can çekişen sonbahar yapraklarının hüznüyle adımlıyorum sokakları. Sokaklarda ağaçların kederinden damlayan kekremsi bir hava hakim. Yaşlılığı, biraz da ölümü anımsatan ölgün havayı içime çekiyorum zoraki. Yanan genzime rağmen nefti bulutlara takılıyor gözlerim. Dersime yetişmenin telaşı günün yorgunluğunu unutturur derecede.Halk Eğitim Müdürlüğü bünyesinde engelli bireylere yönelik hazırlanan memurluk sınavı kursunda Türkçe öğretmeni olarak görevliyim. Kursa gelen arkadaşlarla tanışırken acılara gark oluyorum. Depreşen tüm kederlerimi zoraki tebessüm ederek gizliyorum. Ne yapmam gerektiğini bildiğim halde duygusal kişiliğime yenilmemek için debeleniyorum.Sergilenecek En ufak acıma hissi her şeyi berbat edebilir. Çünkü bu arkadaşların acınmaya değil; kabullenmeye, desteklenmeye ve candan sevilmeye ihtiyaçları vardır. Engelin kendilerinde değil; engelin bilinçsiz toplumun ta kendisi olduğunu çoktandır idrak etmişlerdir.Her birinin engeli farklı farklı.İkinci hafta arkadaşları iyice tanıdıktan sonra fark ettim ki arkadaşlarımız hayatlarından şikayet etmiyorlar. Bilakis kendilerine herhangi bir görev verildiği taktirde en iyi şekilde icra edeceklerine dair kendilerinden son derece eminler. Yeter ki insanlar kendilerine yetersiz ve işe yaramaz bir fert gözüyle bakmasınlar. Görme engelli bir arkadaşımızın hayat hikayesini anlatırken sergilediği metanete, sahip olduğu sabra ve tevekküle hayran kaldım. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen yaşamı ve insanları sevdiğini, acınacak bir durumlarının olmadığını tatlı tatlı izah etti. Yaşadığı zorlukları bir nebze de olsa anlatmasını rica ettim. Toplumun kendilerine acıyarak yaklaşması mevcut engellerinden daha çok üzüyormuş kendilerini. Yolların ve kaldırımların engellilere engel teşkil ettiğini gülerek ifade ediyor. Eğer insanlar bize engel olmazsa biz engelimize razıyız şeklindeki ironik yaklaşımı her şeyi özetler nitelikteydi. Bir keresinde yolda yürürken üstü açık bırakılmış foseptik çukuruna düştüğünü ve canının çok yandığını, canımızı yakacak sitemkâr bir edayla anlattı. Asıl düşündürücü olan kısım bu foseptik çukurunun kapatılması konusunda belediye ve ilgili yerlere baş vurduğunda kendisine gösterilen ilgisizlik olmuş. Aradan bir kaç ay geçtikten sonra bahsettiği yerden geçtiğimde çukur hala açıktı. Bu durum bu konudaki toplumsal bilincimizin aynası değil midir? Çukurda uzun bir süre kalan ve canı çok yanan bu bireyin yerinde biz olsaydık acaba ne hissederdik? Kaldırımda uygunsuz park yapan araçlar; kaldırımda, yolda çarşı esnafının bıraktığı malzemeler ve belediyenin engelli bireyleri hesaba katmadan sağa -sola diktiği tabelalar bu canların canını çok yakıyormuş.Kısacası sosyal hayatı dizayn eden erkler engelli bireyleri hesaba katmadan hareket ettikleri gün gibi ortada.
2006'dan 2013 yılına kadar -bu konudaki gözlemlerime baktığımda- engelliler konusunda kayda değer bir yol alamadığımızı üzülerek belirtmeliyim. Engellilerle ilgili yapılan yasal düzenlemelere yeterince riayet edemedik. Yapılan yasal çalışmalar icra konumunda olan insanların keyfi uygulamalarına takıldı çoğu zaman. Hayati derecede önem arz eden bu yaraya gerek toplumsal bazda, gerekse resmi kurumlar nezdinde yeterince merhem olamadık. Evde, okulda, kışlada, sokakta bu konunun ehemmiyetini sürekli anlatıp toplumu topyekûn bilinçlendirmeliyiz.Kendini eve hapseden, kendini dışlanmış hisseden bu insanlara alternatif mekanlar inşa etmeliyiz. Toplumsal tutumlarımız olan acımak veya dışlamak reflekslerimizi terk etmeliyiz. Normal bir insana davrandığımız gibi davranmalıyız. Hepimiz birer engelli adayıyız.Her an başımıza gelecek bir kaza sonucu felç olup yatağa mahkum olabiliriz. Bu yılki 23 Nisan kutlamalarında İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı koltuğuna geçen çocuğa: İlk icraatin ne olacak sorusuna verdiği cevap epey ilginçti: Engellilerle ilgili çalışmalar yapacağım demişti. Ardından hüngür hüngür ağlamıştı. Çünkü bu çocuğun halası engelliydi. Bu acıyı aile içinde bizzat yaşayan bu çocuğun hislerine ortak olmak için ailemizden bir ferdin engelli olmasını beklememeliyiz. Bilindiği gibi 10-16 Mayıs engelliler haftasıdır. Engelini fark eden engelsiz bir toplum hepimizin ortak arzusudur. Engelliler haftası, tüm engellerin kaldırıldığı umut dolu günlere meşale olsun.

Muhammed Aheng
Kayıt Tarihi : 11.5.2015 15:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


10-16 Mayıs arası engelliler haftasıdır. Tüm engelli bireylerin engelliler haftası kutlu olsun.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fikri Özen
    Fikri Özen

    Çok önemli konuda anlamlı paylaşım,
    toplum olarak çok daha anlayışlı olmalıyız,
    yüreğinize sağlık.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Muhammed Aheng