Enez...Enez...
memleketimin bir ucunun
suların içinde doğrulan bileği
yedi bin yıllık tarihindir
mahsenlerine gizlediğin zaman
bir temmuz sıcağında
tarihin belleğine dokunuyor üniversiteli hocalar
gözlerinde
iflah olmaz bir merak ve heyecan
şarap üreten elleri düşlüyoruz
surlarında gezinirken kalenin
kaybolan çifte limanlarını...
irkiliyoruz bir kadın figürü çizen
Polos'lu ressamın fırçasıyla
şehrin her karesinde
onlarca medeniyetin serüveni
birbirinin boşluğunu dolduruyor
çağının görkemidir
her taşa vurulmuş çizgi
çömlek-keramik ve giysiler
lahitler-mozayikli villalar-kiliseler -camiler
toprağa ve taşa verilen ruh
evrimleşen bir uygarlık hikayesidir Enez'de
şimdilik
susuyor örtülü bir şalın altında
şiddeti bilinmez depremlerde
kaç kez yıkılmıştır Enez
yine de doğrulup alaca şafaklarında tarihin
uygarlık harmanına başaklar sunmuştur
Traklardan Türklere değin
Enez... Enez...
sudur düşlere sığmayacak kadar
tükenmez rüzgarıdır doğanın
sinektir / gecelerde kahır
çeşit çeşit böcektir topraktan fışkıran
arının gözünde baldır
sarı çiçeklerin yollara aktığı ovada
ayçiçeğidir - çeltiktir - buğdaydır
gelinciklerin karagözüdür baharlarda
Hüzmene'de kefal - Gala gölünde turna
denizde balıktır / ağlarda sabır ilmeği
teknelerde umudun sesi / rastgele...
yaşanan aşktır kumsallarında
gençliğimizi bize sevdiren
gönül hanemizde nimetleri Enez'in
Meriç'ten armağan
gümüş gerdanlık gibi göller
deltasından çeşit çeşit kuş sürüleri havalanır
kocaman ve küçücük kanatlarında
sulardan yükselen ışıltılar
bitmez bir kavga - kıyamet sürer orada
---------ezelden beri
kuş gözü kadar saçmada bir avuç bıldırcın kanı
sabahları bazen
namlunun ağzında ateşle uyanır ova
yanar yalım yalım düşer toprağa kuşlar
kendini dağlara sürer
özgür boz ırk sığırları
Balkanlardan kopan bulut kümeleri
yığılır Çataltepe'nin yamaçlarına
ıslattığı ovalarda mevsimler yenilenir
ince uzun asfalt yollarında Enez'in
ayçiçeği ve buğday taşır köylüler
toprağın tozunda traktör homurtuları
gecelerinde yıldızlar dökülür denize
karnı doymuş sürüleri bereketli toprağın
aldırmaz araba geçişlerine
göl - Trapez yolunu tutarlar akşamüstleri
akşamüstlerinde
Ege'nin suları kaç savaşın tanığı...
yorgunluklarımızı alır
güler yüzlü insanları Büyükevren'in
elleri maharetli ustalar gelir - gider buraya
Saros'tan beri
şoför mahallinde kamyon üstünde
evlerimizde onların alın teri
Enez... Enez...
memleketimin bir ucunun
suların içinde doğrulan bileği
tüm varlarınla yine de yalnızsın
hüzünlere yaslanıyor yüreğin
yoklarını arıyorum
_________ elimde sönüyor fener
Kayıt Tarihi : 10.11.2008 21:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Enez'e bir sevgi yatkınlığı bir vefa gönlümce...
Aşkım benimmmm....Helikopter böceklerimim, sivrisineklerimin diyarı..nasıl coştum anlatamam..Enezde gün batımını özledim gündoğumlarını elime bir fincan kahve ile karşılamayı , sokak kenarlarında yerli halkın açtığı domates tezgahlarını özledimm...
ben bu şiire ne yazsam..Leyleklerini ve ilk kez bu yaz gördüğüm flamingolarını özledim..Öyleki Enez deyince ben bitiyiroum..Sevdam benim o, tutkum, aşkım, yarim hatta hatta ona kötü söz gelirse namusum oluyor enez..
Off yorulmuşum yazmaktan değil enezin coşkusundan..Bu heyecanla yılbaşını nasıl beklerim ben en iyisi bayramda gitmek hatta hemen şimdi..
Enez demişsiniz ya bana yetti şiiriniz; içeriği ise yemek üstüne içilen kahve gibi unutulmaz tat..
Sevgilerimle
TÜM YORUMLAR (2)