Yorgunluklar bir akşam kahvaltısı.
Masanın bir ucunda demlikten taşan
sabrım,
bir ucunda tepelerden gelip göğsüme
çarpan güz rüzgarı.
Soğumuş çayım Mecnun'a kırmızı
Bir ahbap dedi; ben, sen olmuşum.
Fark etmemiş hayallerimin kırıklarını toplayan garson.
Mahcubum elimdeki deftere ve beni buraya getiren boşluğa.
Boşluk memleketine hasret
gözlerim ve adımlarıma anlam veremeyen vücudum da ona
ardından tekrar anlamsız adımlar hatırlattı kırılmış pusulamı
Sular kafamda nevruz,
kulaklarım boğuk çaydanlık.
Başkasını gördüğüm makes
bana dönük,
nasıl olur da...
Oyunu kim eder çıksın
Senle olanlar taşrada lahza
Ve us'ta arkasına bakamayan vefasız rûya.
Gece olur ve sen kapıda aralık,
Gece olur ve mülevves düşünceler...
Gözlerim kapanmaya sen,
Özlemin ta kendisi sen!
Karıncalara yuva olan kabanın sesi
Ayyuklardan voltamıza elçi gönderdi.
Hoş, güzel ama yine zeval.
Âdet koltuğuna oturdu.
Rehaveti tuzdan daha beter.
Bizim bağda çalmayan zil
Yine ilaç almaya gidiyoruz bir sabah.
Bastığımız toprak devrimci.
Yalnız ve kuru.
Toprakların reisi yağmur duasında.
(Eczanedeki) muallim nadan,
sağır bir gıybet.
Ortada yalnız kalmış bir misal-i piyon
gibi ne yapsam ne etsem muamma.
Vezirim, tut elimden
bir adım atalım.
Kem olayım, şem olayım;
ne lazım gelirim ki bilmem?
Sana o kadar densizlik
et(me)tim ki
kaygım aç nefsini
gayritabii ömrüm ile
doyurdu.
Aklımda olmayan
Muhabbet ederdik ...ve yine sen oldu.
Sen olana yine sen geldin.
Mısralarım sen dedi.
Olmaz dedim.
Ben seni dedim,
seni diledim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!