ENDİŞE ŞİİRLERİ

ENDİŞE ŞİİRLERİ

Oyhan Hasan Bıldırki

Dün, uzak bir gündür ötede
İşte bugün, sımsıcak avuçlarımda
Geçmişle gelecek, yarınlarda buluşacak
Belki de tenhalarda menhalarda kavuşacak
Kalıpsız gerçekler korkutur beni
Umutlarım gerçeklere teğet geçiyor
Her şeyin merkezinde olmak, felâket
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Devrik Tabutlar


Şair misin "ağlamak " kaderindir...

Dağlar yıkılıyor yüzünde şairin
Küçük kıyamettir bir yaprağın düşmesi...
..

Devamını Oku
Hasan Özünal

Dün gidenler oldu,
Hiç gelmemiş gibi.
Dün gidenler oldu,
Hiç gitmemiş gibi.
Dün gelenler oldu,
Hiç gitmeyecekmiş gibi.
Dün gelenler oldu,
..

Devamını Oku
Hüseyin Kerim Ece

DELİ MİNE

Üzerine çullanan kabûsları saymadın
Sana korku taşıdı uyandığın şafaklar
Gecenin karardığı ana korkuyla baktın
Sana tekin gelmedi yakınlar ve uzaklar

..

Devamını Oku
Savaş Sezai

bir yüreğin aşk coşkusuyla yazdığı
mektup gibi
yüreğin cömertliği
aşkın oyunu
kaybetmenin korkusu
biraz utanç
birazda mutluluğun verdiği endişe
..

Devamını Oku
Altay Taşkın

güneş ısıtır mıydı
biz titrerken
ay ışıtır mıydı
biz karanlıktayken
su kandırır mıydı
biz susuzken
toprak verir miydi
..

Devamını Oku
Kemal Tekir

Sevgi denen duyguya,
Yer yoksa hayatınızda,
Düşersiniz boşluğa,
Hayatınız boyunca.
Hasret kalırsınız aydınlığa,
Mutluluğa,huzura.
Yaptığınız işlerden,
..

Devamını Oku
Mehmet Ak

Endişe etmeli, karakterini göstermezse mevsimler,
Çünkü dünyamıza bir hassas denge vermiş Yaradan.
Hayli soğuk geçiyor bu kış da, bir hayli soğuk
Ne yapar,ne eder acaba odunu, kömürü olmayan?

Öyle bir soğuk ki, her yer,her şey buz tutmuş,
Gördüm, sıcacık odamdan dışarı seyrettim de.
..

Devamını Oku
Hüseyin Yanmaz

Dün gece
çöktü üstüme kara bir sis
sanki nisan yağmuru
içimde kaldı düşünce özgürlük
birde umut daldım öylece eskilere.

gölgemi aradım topraklarda
..

Devamını Oku
Selda Erdoğdu

Sizi kanemiciler!
Sizi vahşiler sizi!
Siz hiç;
Bir çocuğun gözlerinden baktınız mı savaşa? ;
Siz hiç;
Bir çocuğun bir çocuğun gözlerindeki karanlığa düştünüz mü?
Siz hiç;
..

Devamını Oku
İbrahim Özdemir 2

GELDİ İLKBAHAR


Çiçekler açmış kırlarda,
Arılar dolaşır çiçeklerde,
Minik kuzular yaylada,
Bak geldi ilkbahar
..

Devamını Oku
Mücahit Özkan Vakur

Yine saatin on ikiyi vuruşu
Yine vuslat, yine hasret sarar
Makber süzülse de
Yılmaz, dolar taşar derinliklerimden yaşlar

Gecenin hüküm ısmarlayışı
Sorgusuz, sualsiz bana yalanışı
..

Devamını Oku
Mehmet Sani Özel

Sadece ışıkların göze geldiği, sisli puslu gecelerde ümit ilahi güçlerle tahayyül edilir. Hani o fırtınaların ulu ağaçları kökünden tutup sürüklediği dehşetli anlar yok mu, o ölümün veya ölümle kol kola çaresizliğin çok yakınlarda olduğu hissedil ipte, aman dileyecek bir kimse veya dalından tutulacak bir kök, bir ağaç, bir ot parçası olmadığı anlaşılınca son çare kişi yüreğinde yaşadığı ümidi Tanrısallaştırır. Ta ki, ecel terleri şakaklarından aşağı akmaya başlayıp ta, yaşanılan endişenin ehemmiyeti, önemi ve alternatifsizliğinin düşüncedeki soğukluğu kalp atışlarına sekte vurduğu iyice anlaşılınca, kâinatta gerçek Yaratıcının var olduğu kabul edilir. Ve son çare olarak o Yaratıcıya, inanç ve sadakatle söz verilir, imdat kemendi atılır.

Sandal barınağında sabaha uyanır. Gözlerinin etrafında akşamın ıstırabından kalma kan çürüğü haleler vardır. Kıyıdaki kayık, “nasılda korktun ama! ” dercesine edalı bir şekilde sallanmaktadır. Tehlikenin geçmişliğinin tadında derin nefesler alarak, yaşananların üzerinden şöyle bir geçer; Sanki birkaç saat önce daralan hayat yolundaki binek şu ahşap kayık değildir. Beklide o başkadır, bir canavardır. Zira baktıkça, üzerinde hiçbir endişe ve korku izi görmediği sandal, “unuttum, ben bir şey görmedim, bilmiyorum! ” der gibidir. Dahası bütün bu olanlar, küçük bir uyku aralığında görülmüş kabus, kötü bir düş gibidir.

Yarım ağızlı, kayalardan oyma bir mağara kovuğunun ufkundan deniz o kadar uslu mülayim görünmektedir ki, çaresizliğin doruğunda gerçek Tanrıya verdiği (eğer kurtulursam dediği.,) sözler, bu tatlı görünüşün tahtasında hızla silinmektedir. Hafıza kayıtlarında yaşadığı dehşet ve korku ile ilgili şahitlik edecek hemen hiçbir müspet delil iz ve işaret yok gibidir. Zaman süratle ahdini sakata almaya koyulmuştur, derken bir boş vermişliğin esiri olmaya gönlü çoktan razı gelmiştir ve vefasızlığın tarafındaki açık yakın, ziynet süs ve görünür güzellikler gönül e (nefse) pek daha hoş gelmektedir ki, daha önceden de olduğu gibi afakî fırsatların içine hesapsız dalıp gider.

Devam ederken hayat, kişi irili ufaklı korku ve ümit arası olaylar, hadiseler, tereddütler, tehlikeler görür ve yaşar. Bunların hepside öncekilerin tıpkısının aynısı gibidir. “Ahde vefasızlık! ” Bir kolaycılık, bir alışkanlık, huy haline gelmiştir. Ne zaman aklı ve vicdanı onu sorguya çekip öz eleştiri yapmaya zorlasa, hep “belki.,” leri vardır. Beklide yüreğini vurup kurtuluşa erdiğini sandığı Tanrı, ona onun hissedip kabul ettiği gerçek değildir.., gibi kendince masum mazeretlerin ipine sarılarak, kendini asıl olan gerçekten hıyanet tarafına doğru çekmektedir. İrade torbasında vehim, vesvese, hak, hakikat, aklıselim ve realite gibi kararların hepsi mevcuttur ancak kişi hemen her seferinde adeta tombala çekmektedir.
..

Devamını Oku
Sedat Kocabey

KÜSERİM SENLE

Her sabah perdeni açmazsan eğer
Konuşmam inan ki küserim senle
Bir tatlı gülücük saçmazsan eğer
Selamı sabahı keserim senle

..

Devamını Oku
Halil Çolak

Bin yıllık şanlı tarihimizi de sığdırdılar son yüz yıla
Geçmişe sünger çektiler getirdiler bizi bu rezil hale
O ecdat cihana hükmederken düşünmedi asla hile
Onun adaletine fırtına, kasırga yetişemezdiler bile

Kimse karşı gelemedi ocağa; Alpaslan’dan bugüne,
O ecdadım değilmiydi koskoca Bizans’ı getirdi dize
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

3-Görüyoruz ki sistemin iç boyutları içindeki kıyametler, sistemin geneli içindeki işleyişle bizlere yararı olan eğilimdirler. Eski, hurda, hantal yapıların silinip süpürülüp (alt üst oluşla) ortadan kalkması da, bu krizlerle, hortumlarla, deprem gibi felaketlerle olası olmaktadır. Eskinin kehanet ve kâhince olan bilme ya da bilmeye yönelen eğilim tahminleri, bu yasanın; o düzlem içi sezilen ama kavranamayan sihirli güç olacaklarıyla belirmesidirler.

Yedi semiz ineğin, yedi cılız ineği yutması, o günlerin mülkiyetçi gelişme rantına uygun büyümeleri, sistemin iç işleyişle yetersiz verimsiz kalan sistemin aksayan; sistemi fren ilişkilerine götüren az olma; sistem büyümesine cevap veremeyen, büyümeyi taşıyamayan, üretim ilişkilerinin verimsiz kalan kıtlıklarıyla; bu semirmedi büyümelerin, ortaya çıkan çelişmesidir. Semirici olanın cılızı yutucu akım gücü felaketidirler. Ya da düzgünü bir gidişin, kıtlık, doğal afet gibi bir sonuçla aşılacağının mesnet algılı, öngörücü tahminidir.

İşte bu kabil bozulana göre kurulanın denge ilişkilerini sezen, ama yeni denge ilişkilerini eski ilişkilere üzerine yorumlayan anlayış, bir felaketi size kehanet edecektir. Kavrayıştı kişileri güdümleyen bu kabil değişmeler, anlamak istendikçe, anlaşılamamakla; giderek kişi ve kişiler iç sıkıntısına dönüşürler. Bu iç sıkıntının başında düşünme stresi gelir. Kişilerin felaket tellallığı yapmaları gibi görülen gelecekten haber vermeye dek birçok izlek yorum girişmeleridirler bu kehanet tutumları. Tabi, bunun daha çok istismar oluşu ayrı bir durumdur da.

Kişilerin (birçok tahmin yaparlar olan bu kabil sezgin duyarlıların) , kehanetti büyüye dek bilmeleri; bu kabil yasallığın sezilişte oluşla henüz yasallığı ortaya konamamasından kaynaklanır. İç duyumlu olan (iç özne bilmesi olan) ve içi sızlatan (iç özne bilmesi olan endişe) nedenidirler. Kâhinin [yorum, tahmin yaparın (yapar olanın) ] algı bilmeli sezgisi olan, iyi bir gözlem bilirliğidir. Bu gözlem bilmeye dek kaygı ve endişeleri anlatamamanın duyarlı kişide biriken stresi, kişinin içinizdeki açıklanamayan sıkıntı ve felaketi sızlatmaya başlarlar.
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Ölümün gözlerine, bakıp da ağlamadım
Cesaretim bir günlük, geçici bir şey değil.
Vatan yürek de bir kor, yeni de anlamadım
Hainle savaşırken, gönlüm zafere meyil.

Attığımı vurmazsam, yediğim haram bana
Gece kar, tipi, soğuk, bir adım geri gitmem.
..

Devamını Oku
Alaiddin Kuru

Polisim ben!
Dayanağım belli, kanunlar ezberlettiler yetkilerimle.
Bindirdiler yetkisiz sorumlulukları vicdanımla bedenime.
Sonra esir ettiler, bütün nezaketime karşı kart vizite.

Polisim ben!
Beklemiyorum fazlasını, keşke herkes biraz anlayabilse.
..

Devamını Oku
Ahmet Bekteş

Yazıktır kalbine sitemler etme,
Kimseyi kandırıp,endişe etme,
Yolunu değişip,uzağa gitme
Senin gözlerinde sevgi var Gülüm

Aynaya bakıp da düşünme gülüm,
Bitirir azabın kendini gülüm,
..

Devamını Oku
Yusuf Kartoz

Bu günlerede keşen endişe içinde yaşıyorsun,
Ateşimmi var acaba tanıdıkları sorguluyorsun,
Kendinde ağırlıkla bir kırıklıkda hissediyorsun,
Hangi mevsimde olduğumuzu hatırlamıyorsun,
Yaz aylarında bunların normaliğini anlamıyorsun
Evden çıkmaz; kimseden korkmazlıkla tanınıyorsun,

..

Devamını Oku