DENİZ ENDİŞE ŞİİRLERİ

DENİZ ENDİŞE ŞİİRLERİ

Deniz

Hayat ince bir yelpaze, avuçlarımdan akıp giderken damlanın denize kavuşması gibi sana koşuyorum. Sedef bir yağmur damlasını yüreğinde inciye döndürmesi gibi, bende seni yüreğimin umanında ki sisler içinde büyütüyorum. Elveda zamanındaki sözlerine kapıyı aralamak yerine, sıkı sıkı kapatıyorum. Gönlümün aynasında masum ve samimi duran görüntünün kaybolmasın diye, ikinci görüntünün yansımasına izin vermiyorum. Değil yüreğimle, gözlerimle bile adatmayı düşünmedim seni.

Sevgin billur bir kadeh, kırılmasın diye yüreğimde taşıyorum. Aşkın, nazenin bir mum alevi gibi sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze çeviriyorum. Ben seni adını nane şekeri gibi tutuyorum ağzımda, damağımda ruhumda.

Aynı gök kubbenin altında yaşmak bana yetiyor. Başımı kaldırdığımda gökyüzü, güneş, mehtap, yıldızlar aynı. Umurumda değil nerdesin? Kiminlesin? Nerde uyuyorsun? Şarapnel parçasıyla yaşayan gazi gibiyim. Gözlerinle görmediğin sadece sesini bildiğin dalgalarının sesini duyduğun varlığında huzur bulduğum bir deniz kıyısında yürümek gibisin.

Gökyüzünde tepsi gibi parlayan mehtap insanı cezp ediyordu. Mehtaba benim gibi bakanların, hicran ve ayrılık hastası olduğunu biliyordum. İşte bu ay seni ve beni birleştiriyor. Kader karanlığının bizi sarıp sarmalamasına izin vermiyorum. Duyduğum hazzın içine doldurduğum hasretin büyüklüğü ve küçüklüğü hiç önemli değil.

Endişe bulutlarının yağmurlarında ıslanıyorum. Her ne kadar ayak direyip inkâr etsem de, ta derinlerde bir yerde sana hasret yaşıyorum. Sevginin hasret dikeni canımı acıtıyor. Yüreğimi kafese sıkışmış kuş misali boş avuçlarının içine bırakıyorum. Ruhumun mahzeninin merdivenlerinden üçer beşer iniyorum. Kepenklerimi indirip, geçici bir süre tadilata alıyorum yıpranmış duygularımı.

..

Devamını Oku
Deniz

Umut ve güç ver sisler arasında, nefesin olsun bende, birde sözcüklerin. Yağmurda ayak seslerin duyayım. Güneş bulutların arasından göz kırparken senin hayalin dolanayım. Sigaranın dumanında nefeslerimiz karışsın özlemle ve hasretle. Yaşayamadıklarımızı, bencilce ve fütursuzca yaşayalım. Kapatalım kapıları, sevgi selinin coşkun şehvetinde, avuçlarımızdaki köz ile yüreğimizde yoğuralım…

Demirci körüğünün nefesi korlaştırırken yürek ocağını, dumanında boğulmayı göze alalım. Gelecek olan kem gözleri, nazarları yok edelim. Fırtınaya karşı kürek çekelim. Limana atılan halatlar, azgın dalgalarla parçalanırken fısıltının hafifliğinde arşa yükselelim. Ağırlaşan ruhumuzu arzın derinliklerine gömelim. Konuşmayı unutup, kelimeleri silelim. Yürek sesleri sarsın dört bir yanımızı. Değirmen taşı gibi boynumuzda taşıdığımız yalnızlığı, kırlangıç kanadında bilinmezlere gönderelim…

Endişe bulutlarının griliğinde, hayatın boşa harcanmışlığını keremsi bir buruklukla içimizde yok edelim. Dudaklarımızda ki sinsi istilaları, yutmaya çalıştığımız sessiz çığlıkları yüreklerin rehberlik ettiği sözcüklerle boğalım. Zamanı yitirmiş seyyahların gam yükünden nasibimizi alalım. Karanlığın rahminde doğup, gözyaşının tuzunda yıkanalım. Kavrulan yüreğimizin serinlemesini beklerken…

Bırakalım, gecenin amaçsız bekçilerini, düş halinde dolaşsınlar. Biz ruhlarımızı yeniden keşfedelim. İhtirasları, hüzünleri, kırılmışlıkları bir yana bırakıp, dizginleyemediğimiz duyguların coşkunluğunu kavuşamadan büyüyen sevgiye inat, aşkın umanına salalım. Terbiye edilmemiş, günahkâr nefislerimizi, bitimsiz ışık selinin ortasında bırakırken…

Dolambaçlı hale gelen aşk yolculunu, hasretin onulmaz prangalarından kurtarıp, vuslatın coşkusunu yaşatalım. Meltemin ılık esintileri arasında, gönül bahçesinde dikensiz güller yetiştirelim.

..

Devamını Oku
Fatma Avcı 1

Boğazımı yakan, gözlerimi ıslatan yaşların acısını bertaraf etmek istedikçe her yutkunuşta içime çektiğim kokun jilet yaraları açıyor. Hüzün ve kasvete düşen ruhumu arındırmak için gözyaşı ırmağında yıkamaya çalışıyorum. Ruhumu suya her daldırışımda hüzün ellerime bulaşıyor. Sensizlik sarmış bedenime birde hüznün lekesi oturuyor.

Beynim duygu işgali altında, düşüncelerimi tutsak etmiş. Aşkın zehri yavaş yavaş damarlarımdan vücuduma yayılırken ardında enkazlar bırakıyor. Deprem sonrasında oluşan enkazı toplayacak yürek henüz ortalarda yok.

Dudaklarımdaki yalvarış ateşlerinin korunda yanarken, gözlerimdeki yaşları gülmelerle kapatıyorum. Saçlarının sarhoş eden kokusunun zehrine kapılıp mecnuna dönüyorum. Ellerimde senden kalan sararmış mektupların gölgesinde.

Ateşli hummalı bir kararsızlık yaşadıklarım. İradem, yorgun benliğime teslim oluyor ve sen oluyorum. Yüksekten düşen taşın denizi yırtarak dibe inerken bıraktığı harabiyetti yaşadıklarım. Suda beliren her halka acının şiddetini gösteriyordu. Sular durulsa bile yürek odaları onarılmaz yaralarla doluyordu.

Dil konuşmaları yaraları daha da kanatıyor. Onu için dudaklarımın söylerken titrediği kelimeleri yüreğimin derinliklerinden gelen nameler ile anlatmaya çalışıyorum kan ve hüzne bulanmış notalarla. Hayatıma sahip sözlerime dilim hakim değil, sustukça konuşuyor, konuştukça susuyorum. Her es bir nefes aralığında. Zaman çarkının akrep ve yelkovanı arasında sıkışmış nefes durgunluklarında sessiz harflerin cümleleri ile seni anlatıyorum.

..

Devamını Oku
Deniz

Sadece bekledim, taze toprak kokusunda gelecek olan sevgiyi. Dışında olmayı beceremedim. İçine giremedim, tozunu silkeleyemedim yıllarca. İçimdeki özleminle yüreğimin körfezine demir atıyordun.

Kokun bile kalmadı, omzumda şalın, elimde tekrar tekrar okunmuş bir kitap dilimde ayrılık şarkısı. Yaban gülü gibi gelmişti aşk. Budayıp yok eden neydi? Hani vatanı, dili, dini yoktu aşkın. O halde neden boşluklar içinde yuvarlanıyorum. Beni sensizleme derken içimdeki boşluğu doldurmaya çalışıyorum.

Kuru hayatlar içinde yaşamaya çalışıyor. Kendi yaşamından ödün vermiyordun. Mızrabın her tele dokunuşunda çıkan nağmeler, kapılarını aralamaya çalışırken sana ardına kadar açıyordum. Mehtabın karşısında titrerken ellerin, yüreğin yoktu beni sarıp sarmalayıp ısıtacak. Kirpiklerimin ucundan damlayan kızıl damlalara dokunmuyordum bile.

Senin varlığın en cömert sancıydı. Şekeri sana uzatırken zehri kalbime sürüyordum. Sana uzanan çileli yollarda tutkunun ötesinde hasretle yanıyordum. Sensizlik hüzzam makamının nağmelerinde boğuluyorum. Kalbime konan kelebek, neylerde ağlayan nota, şiirlerde mısra oluyordun.

Yüreğime işlemiştim seni, kıyamete kadar sökülmeyecek ibrişimle. Boynuma dolanan kement gibiydin gevşettikçe daha çok boğuyordun. Kuru ayazın yanıklarına döndü yüreğim. Her ah endişe, dökülen yara kabukları gibi elime geliyor. Daha acı, daha ıstırap bir o kadarda sancı doluyor yüreğime. Adını her anışımda dolunayda karanlıkta kalıyor bedenim. Gözlerimi kapatıp mahremiyetime gizliyorum seni. Yollayamadığım mektuplar sayfa sayfa yüreğime dökülüyor. Her gün bir parçam daha tükeniyor.

..

Devamını Oku
Deniz

Gözünün değdiği yer alev alev yanarken,
Sen kendi kendinle söyleşiyordun.
Sevmekten türemiş bir fiille,
Kendi kendinle sevişiyordun.

Baktığınla yetinmiyordun sevdiğine,
Hafif bir sesle ismini söylüyordun,
Söylediğin isme endişe eklendi birden,
Yanağından dudağına akan şebnem susuyordu.

..

Devamını Oku