Ah ağaçlar ve güzel kuşlar,
Hiç birbirinizden ayrılmadınız,
Bu gidişle ayrılmayacaksınız da
Ama bir gün o güzelim çamlar kesilir,
O selvi çam ağaçları yok edilir,
Meyve veren dut ağaçları budanırsa,
Ancak o zaman ayrılacaksınız.
Ne kadar çok seversiniz birbirinizi,
Yasta beraber, Neşede beraber,
Ağaç budanıp yok olsa köküne konarsınız,
Muhabbetinizi hiç eksiltmez ve ara vermessiniz,
Biriniz esintiye kapılır, biriniz ötersiniz,
Aynı anda savurur rüzgar ikinizi,
Ama sımsıkı sarılır bırakmassınız birbirinizi.
İşte bizde severdik
Yerdik, içerdik,yatardık,
Çocukluğumuzu, gençliğimizi beraber yaşardık,
Daha mahallemize yeni gelmişti,
Bakar bakar kaçardı toprak damımızın süğünde,
O çocuktu daha, bense ondan çocuktum,
Hep bana gülle oynayalım derdi,
Bende garip diye onunla oynamazdım.
Nerden bilirdim tam kafama göre olduğunu,
Meğer ne muhabbet adammış,
Hangi kılıktaysan ona girer sana ayak uydururdu,
Surat asmaz, daima gülücükler vardı yüzünde,
Mütavaziydi bir o kadarda alçak gönüllüydü,
Önceleri çok gülmüştük çnk hacaliyle,
Hareketleri, tavırları çok garip gelirdi.
Derken dost, arkadaş, kardeş olduk.
Zaten evlerimizde yan yanaydı.
Bir süre aynı mahallede oturmuştuk,
Gülle oynardık iyice alışmıştık birbirimize,
Hiç ayrılmazdık birbirimizden,
Kıskanırlardı dostluğumuzu,
Bağırırdım, çağırırdım, söverdim
Yüzüme bakar gıcık gıcık gülerdi,
Tam 16 yıl aynı kasabadaydık,
Yememiz bir içmemiz birdi,
Bizim evimiz onun, onun evi bizim evdi,
Tesadüf okurken bile ayrılmadık,
Mersine kaçıyorum diye vedaya gelmişti,
A.İstekle, iş bulduk çalıştı,
Kurd birde kendine yatak-döşşek getirdi,
Öğrenci evimizde yanımızda kalıyordu.
Çok yattık tek yorgana sarılıp,
Tek ekmeği bölüp yediğimiz günler,
Tarlada kavga ettiğimiz, bir baş soğan için.
İsotların içini kazardık,
o gazel okur ben şiir okurdum,
nede yanık sesi vardı içime işlerdi uzun havası,
bir çektimi karadağın boz yılanı diye susmazdı.
Düğünlerde bazen söylerdi;
Avratlar boyun büküp dinlerlerdi.
Hiç küsmedik, darılmadık birbirimize.
Bir eşin dostun düğünü oldumu koşardık,
Belki yardıma ihtiyacı olur diye,
Bol bol oynardık doj ekibiyle,
Halay oldumu başı çekerdi,
Bende hemen yanına geçerdim,
Bazen beceremezdim dik havayı,
Hemen yavaş yavaş diye kızardı.
Oda bana eşlik ederdi roman havasında,
Mastikada, lambada da, efe havasında,
Hep benim oynamama ökünürdü.
Bir gün avrat kılığına girmiştik,
Kurd o ve ben milleti gülüp geçirmiştik.
Çayıra salınan teze dana gibi kıvırırdı bazen,
Gecenin yarısında asılırdı iki uzun havasına,
Yakardı kaçak sigarasını of ulan of derdi.
Ekmeğimizin duzuda yokmuş derdi.
Nerden bilirdim ki beni satacağını,
Bir isyan karası gecede o evleniyor diyeceklerini,
Hiç düşünememiştim, böyle bir ayrılığı,
Beni yalnız bırakıp kaçacağını,
Ben şimdi ne söylerim,
En yakın arkadaşın seni bırakıp kaçtı diyenlere,
Nasıl bakarım doj ekibinin yüzüne,
Bu köhne dünyada ben şimdi ne ederim,
Kimi sabahın 5’ inde telefonla uyarırım,
Kim gelip çöker üstüme sabahları,
Kimi çağırırım;
Evin önündeki zibil yükleneceği zaman,
Kimde dinlerim karadağın bo yılanını,
Kimin elini tutarım yan bağlamada,
Nasıl stres atarım 51’ de yenildiğim zaman,
Hani bu işi beraber yapacaktık,
At üstünde gelin götürecektik,
Mehter marşlarıyla yeri-göğü inletecektik,
Cüneyt’in düğününde avrat olacaktık,
Sen tavşan ben tazı olacaktım,
Hani cüno’ e yeni mahallede,
Muhtar adaylığında rey toplayacaktık.
Vay be yalan dünya
Ne kadar da mutluydu o gün,
Yıllar sonra kravat lacivert ceket,
Ne de güzel oturmuştu üstüne,
Perçemi pırıl pırıl ediyordu,
Bende tesadüf gelmiştim düğününe,
Yoksa küserdi, darılırdı, nazlıydı da.,
İyice oynadık ve savduk düğünü,
Görür inşallah mutlu kerevetini.
Kayıt Tarihi : 18.12.2005 16:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!