En Soguk Kış Şiiri - Uğur Musab Şahin

Uğur Musab Şahin
2914

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

En Soguk Kış

Dışarıda tipi, yirmi yılın en soğuk kışı buymuş
Çeşmeler, akan dereler, barajlar göller donmuş
Sokaklar kedi köpek leşi, dar uzun caddelerde
Ceplerde mosmor kesilmiş, eldivensiz ellerde.
Kimi kendi nefesiyle ısınmakta, kirpikler geçmiş,
Evsizler, virane evleri kendilerine mekân edinmiş.
Yerler buzdan cam, yürümek zor düşen düşene.
Camlar buğulu, çatılar sarkaç, üşüyen üşüyene.
Kimi de kar altında, araba temizleme telaşında.
Eşler sıcak çorba, çay pişirmek için ocak başında.
Manavlar mallarına branda çekmiş, pazar kapalı.
Balıkçıların sesleri kısılmış, balıklar çok pahalı.
Şehirde hayat durmuş okullar tatil, uçaklar tehirli
Havaalanı, otogarda yolcular yabancı veya yerli.
Akşam vakti şehre kasvet çökmüş, halk gergin.
Siftah yapmadan sel basmış, esnafsa tedirgin.
Saski mesaide, kimi tuz atıp, kimi logar açmakta.
Kimi şemsiyesi kırılmış, saçak altına kaçmakta.
Deniz kabarmış, dev dalgalar kıyıları dövmekte
Kuşların kursağı boş, çatı kovuklarında ölmekte
Siz ister "koca karı soğuğu, ister zemheri" deyin.
Hiç görmemiştim böyle kış, böyle soğuğu beyim.
2013

Deli deli akan, çağlayanlar gibiydim daha dün.
Durgun göle ve koyu gölgeye döndüm bugün.
Onca diyarlar gezdim, onca güzeller gördüm.
Ne mezarsız vatan, ne ölümsüz millet gördüm.
Kavga hiledir, önce etrafındakileri çeker yerler.
Sonra ya def olurlar, ya da defin olur giderler.
2012

Kim demiş “davul dengi dengine vurur”?
Öyle olsaydı o kız, bu piçin koynunda mı olur?
Neden “Hak çirkin kaderi versin” der atalarımız?
Kız dururken, dulun eşiğinde eğleşir atımız?
Otur koca kız otur bahtın açılsın, prens yolda.
Bahçede bülbüller feryatta, güller uykusunda.
Gülkedisi’nin ayakkabısını bir çoban bulmuş.
Beyoğlu da, baloda külcadısına âşık olmuş
Tencere kapağını bulduysa, bu tezatlar niye
Kimine eşi ceza, kimine eş en büyük hediye.
2012

Dört yanını sarıp gam, düşersen dara
Tövbe ve dua et, derdine derman ara
Uğraşılmazlık kolaydır, ulaşılamaz ol.
Tavrı sert, gönlü mert olanla yürünür yol.
“Aşk” yerine, kendini göster “aş” yolunda.
Her işe sağdan başla, şeytan sol yanında.
Yüreklere “yar” ol da, yâre “yara” olma.
Huyunu bilmediğinin, geçme soluna.
“Yalnızlığı”, “yanlışlığa” tercih et sor da.
Köyün delisi değil velisi ol, her oyunda
Günaha uzak ol, “sevapsa” keyfe keder
Gözü günahtadır, yüz kızarırmış meğer..
Kimya değişirmiş, kimyamız değişmez.
Ele ayağa düşeriz de, soyumuz düşmez.
2006

Türk ordusu kükredi, hasımları bütün dünya
Oysa cephedeki çakal sürüsü, piyonlarıdır güya.
Yollarını değil, kollarını kesseniz de durmazlar.
İğne deliğinden geçerler, Anadolu’ya sığmazlar.
Neferleri ise ufak tefektir, her biri de kara yağız.
Allahuekber diye haykırırlar, hepsi tekbir ağız.
2017

Rivayet, dünyada çıkar mahşere kalmaz beyler.
Kalırsa zaten yandınız, kul hakkını kul affeder.
Boynuzsuz koyun, boynuzludan hak talep eder.
Tövbe kapısı açıktır, pişmanlık da bir tövbedir
O gaf iki lades, iki pişti, iki kez de sobedir.
2017

Ramazanın ilk gecesi, sigaramı son kez yaktım,
Onu önce elimden, sonra da beynimden attım.
Eş ve dosttan dualar istemiştim, bırakmak için,
Dostum sandığım düşmanmış, içimi kemiren cin.
Ne doktor, ne ilaçlar derman olabildi bu derdime.
Kırk kez tövbemi bozdum, sabrın dostu irademe
Korkularımızdan kaçıp, onun kucağına koştuk
Onu derdimize derman sanıp, onunla coştuk
O sinsi düşmanımıza, kendimizden yakın olduk
Cebimizde o son kuruşu, onun için bozdurduk.
Yuvaları yıkan, ocaklar söndüren o masum katil
Yüreğime defin ettim, büyük konuşmuyorum bil.
2010

Son kırpışta sonunu görür, kapanmadan gözler.
Çene çekilirken söylenemez, söylenecek sözler.
Son nefeste ruhu tükürür, son atışta vuran yürek.
Dipsiz kuyunun dibine uzar, kabre sokulan kürek.
Yalnız gidilen yalnız bu yolda, yoldaş olmaz şeytan.
Yine yalnız bu yolda arkanda kalır, varsa şöhret şan
Bu yalan dünyayı doğrulamaktır, yalan olan gerçek.
Çıkmaz sokaklara çıkarır sandal, çek kürekleri çek.
Derinliğin en derinine çekilir, bedenim ipi gergin yay.
Alabildiğine en ileri fırlar ruh, vay Allah’ım vay.
Kış uykusuna yatar gibi, iş uykusuna yatmaktır işin.
Ne akşam dönüşü, ne ekmek beklentisi vardır eşin.
Ne üşür ne yanarsın kazan da, dışa açık pencere
Ya da içi buz dolu, ocakta buzla pişerken tencere
Açlık ve susuzluğun olmaz, toprak kapta ki aşın
Menüsü bedenin, yemeğini bekleyen haşaratın.
Yırtılır kefen, açılır ten, ne müstehcenlik ne hayâ
Sonra, toprak suyla harmanlanır öze dönerken maya.
2016

Şehit dimdik ayakta, sallanır koca dağlar.
Gece karanlığında şehit anası ağlar.
Kirli bir kurşunla, ağaçtan düşerken yaprak.
Anne şefkati gibi, sarar kucaklar toprak.
Kurtlar kuşlar yastadır, bir fidan soldu diye
Ateş kanıyla söner, cennet ona hediye 14
Şehidim rahat uyu, bayrak bize emanet
Cihanda yok emsalin, sende olan cesaret.
Her ana doğuramaz, senin gibi bir aslan
Hilal taç olur başa, gel yıldızlara yaslan
Bir ölürse bin doğarlar, kartal yuvalarında
Düşmana kâbus olur gece uykularında.
Allah sabırlar versin vatana ve millete
Melekler lanet etsin, terör denen o illete
Sanma bölünür vatan, damda baykuşlar öter
Vatan için şehitler, oluk oluk kan döker.
Tarihte yok emsali, bu kalleş kavgaların.
Kökü bir gün kazınır, o leş kargalarının.
2009

Kimi içine atar,
Kimi içinden atar.
Kimi içini döker,
Kimi içi içini yer.
Kimi içini açar.
Kimi içini kusar,
Kiminin içi daralır,
Kiminin içi kararır
Kiminin içinden gelir,
Kimi içinden geçirir
Kimi içine düşer,
Kimi içini deşer.
Kimi içine eder,
Kimi içten sever,
Kimi için için ağlar
Kimi içinden ağlar
Kiminin içi yanar
Kimisi içini oyar
Kiminin içine sinmez
Kimi de içini bilmez.
Kimi iç geçirir,
Kiminin içi geçmiştir.
2020

Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 16.1.2017 20:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


2013 Ocak ayı ilk haftası yaşanan Sibirya soğuklarına istinaden kaleme alınmıştır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Uğur Musab Şahin